MİT'in genleri bozuk
Ferhat ünlü’nün Sabah’ta devam eden ‘MİT’in Patronları’ dizisini ilgiyle takip ediyorum. Emekli Büyükelçi İlter Türkmen’in MİT için kullandığı ‘Bence çok büyütüyorlar, Ara Toranyan’ın lastiğini patlatmaktan başka bir şey beceremediler’ sözüne takıldım.
Büyükelçi, sıradan biri değil. Dışişleri’nin en gözde mensuplarından. Babası Behçet Türkmen, Menderes döneminde (1953-1957) MİT başkanlığı yapmış birisi. Dedesi Rıza Türkmen de asker.
Ciddiye alınması ve üzerinde durulması gereken sözler. Maalesef, MİT, Türkiye’nin yeni vizyonuna uygun bir yapılanma içinde değil . Mutasyona uğramış bozuk genler, MİT’in daha sağlıklı bir bünyeye kavuşmasını engelliyor. Daha çok iç siyaset ve darbe kültüründen beslenen MİT’in, bugünkü haliyle Türkiye’yi taşıması mümkün gözükmüyor.
MİT, müesses nizamın istemediği siyasi iktidarlara komplolar kuran, hükümetlere karşı toplumsal hareketleri örgütleyen, milliyetçi-ulusalcı damardan beslendiği için toprak yapısı müsait siyasi tarlaları sürekli işleyen ve medyayı en önemli pazar yeri olarak gören bir zihniyetten mutlaka arındırılmalıdır.
1998 yılında 24 yıl görev yaptıktan sonra MİT’ten emekli olan Yılmaz Tekin’in 2005 yılı Kasım sonunda Aksiyon’a verdiği demeç, bu açıdan tarihi niteliktedir. Bakın Tekin ne diyor: ‘MİT, 6 bini aşan çalışanı, 100’e yakın sabit noktası ve yaygın haber alma ağı ile çok iyi bir ‘iç polis’ konumundadır. Buna karşın kurumun yurtdışı istihbaratı yok denecek kadar azdır.’
Daha çok yüzü içe dönük. Dışarıda izleyici konumunda.
Devam ediyor Tekin: ‘Olan faaliyetler de Türklerin yoğun olarak yaşadığı ülkelerdeki hedef kişileri yani yine Türkleri izlemek üzerine yoğunlaşmıştır. Bu anlamda, yurtdışı operasyonlarda, çoğu zaman iç güvenliği ilgilendiren çalışmaların yurtdışındaki devamı olarak sürdürülür. Bunun dışında kurumun dış istihbarat faaliyetleri genelde görev yapılan ülkenin basın organlarından derlenen bilgilerin bazı yorumlar eklenerek merkeze bildirilmesinden ibarettir.’
Ne kadar vahim değil mi? Türkmen’in ‘Bence çok büyütülüyor’ sözlerindeki haklılık payı, yabana atılabilir mi?
Eski MİT mensubunun şu sözleri daha da acı verici: ‘Bugün ben oturduğum yerden interneti, uydu kanallarını ve bazı önemli köşe yazarlarını takip ederek çok daha fazla bilgi toplayabilirim. Ama yurtdışındaki görevlilerimiz maalesef dış istihbarat odaklı ve adam kazanmaya yönelik bir zihniyetle eğitilmediği için bugün servis stratejik istihbarat üretememektedir.’
Topunuzu bir yüzbaşıya değişmem
MİT, aynı zamanda askerlerle sivillerin en ciddi çatışma sahalarından biridir. Son yıllarda sivil müsteşarlar atansa da yıllarca generallerin yönettiği MİT’te askerlerin ciddi egemenliği vardır.
Eski MİT mensubu Tekin, bu durumu şöyle anlatıyor: ‘Teşkilat içerisinde askerlerle siviller arasında çok uzun yıllar bir çatışma yaşandı... Teşkilatın özellikle teknik personeli ister istemez askerlerden oluşuyordu; çünkü teknik izleme ve takip gibi işlerden anlayan sivil personel yoktu o tarihte. TSK’nin muhabere personelinin bir bölümü sayesinde MİT bugünkü altyapısını kurdu. Fakat kurumun iç güvenliğe yoğunlaşmasında askerlerin ciddi etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Ancak teşkilatın başına atanan kişilerin geçici olduğu düşünülerek kendileriyle her bilgi paylaşılmazdı.’
Bu açıklamadan anlıyoruz ki; ‘ asker-sivil çatışması’ yanında, MİT başkanlarına ‘ geçici oldukları’ düşüncesiyle her bilgi verilmiyormuş. Personel, başkanına güvenmiyor. Böyle bir yapıda sağlıklı bilgi akışı nasıl sağlanabilir?
Tekin, neden böyle bir anlayışın kuruma sirayet ettiğini, şu çarpıcı örnekle anlatıyor: ‘ Dönemin MİT Müsteşar Yardımcısı Tümgeneral Recep Ergun, bir gün bizim bölgemize geldi. Kaçakçılık faaliyetleri hakkında yapılan bir sunumda sınır bölgesinde görev yapan bir jandarma yüzbaşının da kaçakçılarla birlikte hareket ettiği söylenince paşa ayağa kalktı, ‘Topunuzu bir yüzbaşıya değişmem’ dedi. Tabii orada canı burnunda görev yapan herkes yıkıldı. MİT Müsteşar Yardımcısı kalkmış tanımadığı üstelik Jandarma tarafından da soruşturulan bir ordu mensubunu savunuyor! Olacak iş değil tabii. Siz böyle bir müsteşara veya müsteşar yardımcısına bir daha neden bilgi vereceksiniz?’
Hiram Abas MİT’i değiştirmek istedi ve öldü
Yılmaz Tekin, efsane MİT’çi Hiram Abas’ı, kurum içindeki asker-sivil çatışmasında sivil grubun öncü isimlerinden biri olarak görüyor. Tekin göre Abas, MİT’in de batılı gizli servisler gibi aktif ve yurt dışında operasyon yapabilecek bir güce kavuşturulmasını istiyordu.
Şu sözleri dikkat çekici: ‘ O, kurumun iç istihbarat konusuna eğilmekten ziyade CIA, KGB, MOSSAD gibi dış istihbarat kabiliyeti kazanması gerektiğini düşünüyordu. Bunun için teşkilatta sivillerin sayısının artması ve iyi üniversitelerden mezun gençlerin kuruma kazandırılması gerektiğini vurguluyordu. Daire ve bölge başkanlarının muhakkak surette yine sivillerden oluşması için çabalıyordu.’
Abas, bugün aramızda yok.
‘ çok büyük istihbaratçı ve silahşör’ olarak tarif ettiği Abas’ın ölümü de Tekin için soru işaretleriyle dolu: ‘ 1990 yılında şehit edildiği olay, benim için her zaman bir soru işareti oldu. Büyük ihtimalle, tanıdığı birisini gördüğü için silahlarına sarılmadı. Aksi takdirde onu kolay kolay öldüremezlerdi.’
Söylenecek laf çok, sütunlar sınırla. İşti bizim MİT’imiz...