Kes zırvalamayı
Bakalım hangi skandalla karşımıza çıkacak diye bekliyorduk
Fazla da bekletmedi...
Bu kez, Kültür Bakanı Ertuğrul Günaya saydırdı.
Elbette Fazıl Saydan söz ediyorum.
Teamüldür:
Kemalistseniz, arada sırada Beyaz Türkmüş gibi yapıyorsanız, kategorik olarak kendinizi ötekinden üstün görüyorsanız, otomatikman saydırma hakkına sahip oluyorsunuz.
Bekir Coşkun mesela, iyi bir Kemalisttir. Dilediğine saydırabilir. İsterse, parlamenter demokrasiye saygılıyız diyen generallere tasma takabilir. Bir şey olmaz... Ama Asım Yenihaber, demokrasiye pek de saygısı olmayan iki generali kastederek, Onbaşı bile olamayacakların general olduğu ülke şeklinde bir cümle kurarsa, konuyla ilgisi bulunmayan 312 general ayağa kalkar ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük tazminat davasını açar...
Dava, Asım Yenihaberin, dolayısıyla Vakit gazetesinin aleyhine sonuçlanır.
Hiçbir meslektaş ayağa kalkmaz.
Hiçbir basın kuruluşu, Bu toplu dava girişimi basın özgürlüğüne müdahaledir... diye açıklama yapmaz.
Hiçbir Oktay Ekşi, hiçbir Ertuğrul Özkök, hiçbir Orhan Erinç, hiçbir Mehmet Yakup Yılmaz, hiçbir Zülfü Livaneli, hiçbir Emre Kongar Şık olmamıştır demez.
Böyledir bu işler...
Bekir Coşkunun masuniyetivardır...
Fazıl Say gibi tıpkı...
Size iyi niyet temennileriyle yaklaşan ve sulha dair şeyler söyleyen bir insana Kes zırvalamayı demezsiniz. Normal bir kafa bunu demez.
Derseniz, ayıp edersiniz.
Hele, o insan bir temsilden geliyorsa, ayıp da hafif kalır...
Düpedüz terbiyesizlik etmiş olursunuz...
İşte, dünya çapında tanınan sanatçımız Fazıl Say, Kültür Bakanı Ertuğrul Günayın, Doğdukları topraklardan kopuş sevdasına kapılanların bir an evvel bu sevdadan ve öfkeden vazgeçecekleri bir ortamı hissetmelerini ve bundan vazgeçmelerini temenni ediyorum şeklindeki açıklamasına (yani yatıştırma girişimlerine), twitterdaki sayfasından Kültür Bakanı!! Kes zırvalamayı!!! diye cevap vermiş.
Üslup bu...
Düzey bu...
Biliyorsunuz, bir süre önce, Japonyaya yerleşme kararı almıştı.
Ev filan baktığını söylüyordu.
Bizi yokluğuyla cezalandıracağını söyleyen Fazıl Saya, Aman gitme! diyecek halimiz yok...
Giderse gitsin...
Mümkünse hiç dönmesin...
Çok da umurumuzda olmaz.
Fakat bu gidişin, diğer gidişlerden, yani Ahmet Kayanın, Orhan Pamukun, Yılmaz Güneyin, Cem Karacanın gidişinden farkı var.
Hani, sürgün sanatçılar listesine Fazıl Sayı da dahil edip, Bu büyük sanatçı memleketinde barınamadı, çok yazık gibilerden laflar ediyorlar ya...
Memleketinde barınamayan ve naçar kapağı bir Avrupa ülkesine atan diğer sanatçılar, otoriter rejimden ve otoriterlerden kaçıyordu. Kimi öldürülmekten, kimi işkence görmekten, kimi de hapse atılmaktan korkuyordu.
Fazıl Say, bilakis, o otoriterlerle ödeşen insanlardan kaçıyor.
Eski otoriterli günler geride kaldığı için de, mutsuz.
Kaldı ki, kimsenin Fazılla bir alıp veremediği yok.
Problem, Fazılın kendisinde...
Demek istiyor ki, İstediğim insana küfredeyim, istediğim değere saldırayım. Kimse bana karışmasın, mahkemeye filan vermesin. Ben büyük bir sanatçıyım. Küfretme imtiyazım elimden alınırsa, küser Japonyaya giderim.
Kemalist bir yazar olsaydım ve Bekir Coşkun masuniyetinden gelseydim, cevap olarak, Fazıl Sayın başlığa çıkardığım sözünü hatırlatırdım.
Durumumu bildiğim için susuyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.