Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

İslam’ın ikinci zuhur çağı

İslam’ın ikinci zuhur çağı

Bütün göstergeler 2011 yılının mübarek bir yıl olduğunu ve bu yılda tağutların yere serildikleri, döküldükleri tepetaklak olduğunu gösteriyor. Suriye eşiğini de aştıktan sonra da bahar yoluna devam edecek; Ortadoğu’nun haritası ve dünyanın haritası yeniden karılacak ve değişecek. Ulusalcıları ve İsrail’i ve arkasındakileri sel gibi silip süpürecek. BOP palavracılarının foyaları da ortaya serilecek. Beşşar'ın dayıoğlu Rami Mahluf’ın ‘biz gidersek sıra İsrail’e gelecek’ sözlerinin hakikati ortaya çıkacak. Dolayısıyla İsrail ile Suriye aynı hendekte. Dünyanın, halkına karşı ölüm makinası haline gelen Beşşar rejiminin elini kolunu serbest bırakmasının ve seyirci kalmasının nedeni bu. Buna mukabil, Beşşar rejimi daha önce Fethülislam örgütü meselesinde yaptığı gibi ‘radikalizmi’ sahneye sürerek prim yapmaya çalışıyor. Kaide Arap baharını getirmedi belki Arap Baharı Kaide’yi öteledi. Lakin inatçılıklarıyla Beşşar rejimi gibiler yeniden Kaide’ye üreyeceği zemin ve avlanacağı bulanık su hazırlıyor. Kaide’nin ortağı Suriye rejimidir. Kaide ile bağlantılı isimleri salıvermesi bu planının bir sonucudur (http://www.islammemo.cc/akhbar/arab/2012/05/14/149830.html ). Bir de sıkılmadan Batı’nın Suriye’nin üzerine Kaide’yi saldığını söylüyorlar. Halbuki, ABD’nin Afganistan ve Irak’ta Kaide üzerinden oyun oynadıktan sonra Suriye rejimi de bu oyunu kendi çitinde tekrar ediyor. Çünkü Kaide kazandıran bir oyun. Temel mesele, azınlık ve sekter olması nedeniyle Suriye rejiminin dönüşüme kapalı ve totaliter karakterli olmasıdır. Halkın Suriye rejimini silip süpürmesi biraz vakit alacak. Zira onunla birlikte arkasındakiler de silkelenecek. Bunun için Suriye rejiminin arkasında sıkı duruyorlar. Suriye’de rejim değişikliği tarihi bir determinizm ve zorunluluktur. Şimdi olduğu gibi dünya bir araya gelse ve Beşşar rejiminin arkasında saf tutsa nafile! Süreci geciktirebilirler ama durduramazlar. Rejim sadece uzatmalarını oynuyor.

Külli değişim tezini dillendirenlerden birisi de merhum Sudanlı yazar Muhammed Ebu’l Kasım Hac Muhammed olmuştur. Gayb, insan ve tabiat üçgeninde yaptığı değerlendirmede İslam’ın ikinci zuhur çağının gelip çattığını yazmıştır. Bunun sancılı olacağını da öngörmüştür. Onun teorisinin adı ‘El Alemiyyetü’l İslamiyye es Saniye’dir. Durum 33: 22 ayetinde ifade edildiği gibidir: “Müminler ise, düşman birliklerini gördüklerinde: İşte Allah ve Resûlü’nün bize vâdettiği! Allah ve Resûlü doğru söylemiştir, dediler. Bu (orduların gelişi), onların ancak imanlarını ve Allah’a bağlılıklarını arttırdı.” Suriye’de bir Ahzap kuşatması var ama darmadağın olacaktır.

¥

Kur’an müheymin yani bütün kitapların özetidir. Ümmet-i Muhammed de kutup ümmettir. Dolayısıyla dünyanın dengesi ancak Müslümanların toparlanmasına bağlıdır. Muhammed Ebu’l Kasım Hac Muhammed’in İslam’ın İkinci Küreselleşmesi tezi hem İslam’ın ikinci zuhur çağını müjdeliyor hem de bunun külli yani evrensel olacağını öngörüyor. 1979 yılında yazılan kitap adeta bugünleri müjdelemiştir. Bu yeni devrede Prof. Hemam Abdurrahim Said’in ifadesiyle, Akdeniz yeniden İslam gölü haline gelecektir. Peygamberimiz çevresi zeytinliklerle örülü ve çevrili olduğundan dolayı bu denize Yeşil Deniz demiştir. Dolayısıyla Kızıldeniz, Karadeniz’in büyük kardeşi olan Akdeniz, Hazreti Peygamberin isimlendirmesiyle Yeşil Deniz’dir. Osmanlı döneminde Akdeniz tam bir İslam gölü olmuştur. Hilafetin yıkılması ve zayıflamasıyla birlikte Akdeniz de yad ellere gitmiştir. Lakin İslam’ın ikinci hamle çağında (kerreten uhra) ‘bilaherin/sonrakiler’ sırrına uygun olarak yeniden Allah’ın salih kullarına varis olacaktır. Yerler, gökler ve denizler bir kez daha el değiştirecektir. Huzeyfe İbnu’l Yeman daima kaçınmak için peygamberimize şerden sual etmiş ve içinde bulundukları nimet ve hayırdan sonra bir şerrin gelip çatıp çatmayacağını sormuş Peygamberimiz hayırdan sonra şer olacağını ve şerden sonra yine hayır olacağını lakin bunun alacalı(dehen) olacağını ifade etmiştir. Hayır, alaca ve gri tonda olacaktır. Huzeyfe (R.A) bu hayırdan sonra yeniden bir şerrin gelip gelmeyeceğini soruyor. Aldığı cevapta cehennem kapılarındaki tellallardan bahsediliyor. Bunlara ‘cehennem tellalları’ demek mümkündür. Huzeyfe (R.A.) bu dönemde ne yapması gerektiğini soruyor. Müslüman topluluktan ayrılmamasını öğütlüyor. ‘Ya böyle bir topluluk ve Müslümanların imamı’ kalmazsa diye üsteliyor bunun üzerine ‘ölüm gelinceye kadar ağacın gövdesinde sarıl ve fırkaları terk et’ cevabı alıyor. Burada Müslümanların imamının kalmaması hilafetin yıkılacağına işarettir. Demek ki, cehennem tellalları bu dönemin ürünü olacaktır. Hadis diliyle bunlar cebabire yani totaliter iktidarlardır. Bunlardan birisi de Beşşar’dır. Ortak özellikleri Baascılık gibi İslam dışı ideolojilerin tellalı olmalarıdır. Bu cehennem tellallarından sonra İslam tarihi kendisini resetleyecek ve ikinci bir ak-pak dönem zuhur edecektir. Bu dönemin de öncü kuşağı vardır. Bu öncü davet kuşağı Hasan el Benna gibi zevattır.

Hadis edebiyatında ‘dehen’ ve ‘vehen’ kavramları mühimdir. Dehen grilik anlamında olup vehen de ölüm korkusundan ve dünyaya düşkünlükten kaynaklanan gevşekliktir. Müslümanlar üzerlerindeki cenderenin ve mengenenin artmasıyla yeniden aslan kesilecek ve ölümü ve korkusunu üzerlerinden atacaklardır. Arap Baharı bu ölüm korkusu duvarının aşılmasına yol açmıştır. Bahar dalgası bütün takozları ve cehennem tellallarını silip süpürüyor. Yanlış hesap yapanlar ise gayz içinde dizlerini döveceklerdir.




Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi