Avrupada yaşananların anlamı
Avrupada birbiri ardına önemli siyasi gelişmeler yaşanıyor. İktidarlar sarsılmaya ve yerlerini rakiplerine bırakmaya başladı; bu ilk gelişme... Bazı ülkelerde seçimle gelmiş hükümetler istifa etti, milletvekili olmayan başbakanlar ile teknokrat bakanlardan oluşan hükümetler kuruldu. Bir ülkedeyse tepkisini yerleşik partilerden oyunu esirgeyerek gösterdi seçmen; marjinal partiler iktidara yürüyor...
Bu gelişmelere sanki birbiriyle ilgisizmiş gibi yaklaşılıyor; oysa bütün bu farklı gelişmeleri birbirine bağlamayı mümkün kılan ortak noktalar bulunuyor.
İlk görünen şu: Avrupada şimdilerde ön planda görünen siyasiler George W. Bushun Beyaz Sarayda oturduğu dönemin özelliklerini taşıyor. ABDyi yeni bir Roma İmparatorluğuna dönüştürme projesinin sahibiydi Bush, Irakı işgal planına itiraz eden
Jacques Chiracın cumhurbaşkanı olduğu Fransa ve Gerhard Schröderin başbakanlık koltuğunda oturduğu Almanya için Bunlar köhne Avrupa tespitinde bulunmuştu.
Chiracın yerine Sarkozyi, Schröderin yerine Merkeli -yani Busha benzeyen iki politikacıyı- iktidara taşıyan Fransız ve Alman seçmeni, yeni dünyaya uyum sağlayarak köhne olmaktan kurtulmayı umdu.
Önce ABD Bushtan kurtuldu, sonra İngiltere Bushun kankası Tony Blairden; şimdi Fransız ve Alman seçmene sıra geldi. Fransada Sarkozy gitti, yapılmakta olan yerel seçimlerin sonuçları Merkelin de Almanyada iktidardan uzaklaşacağı izlenimini veriyor.
2008 yılında ABDyi sarsan ekonomik kriz Bush politikalarının sonucuydu; Avrupa aynı krizi gecikmeli olarak yaşamaya başladı. İtalya ve Yunanistanda seçimle işbaşına gelmiş hükümetler düşürüldü, teknokratlar işbaşına getirildi. Tarih boyunca hiç tatmadığı türden bir ekonomik daralma İngilterede etkisini gösteriyor.
Yunanistanda halk Avrupa Birliği (AB) üyeliğiyle kullanmaya başladığı para birimine tepki veriyor; eğer sandığa yeniden gidildiğinde beklenen olur ve tepki partileri oylarını biraz daha yükseltirse Euronun yerini yeniden Drahmi alabilecek...
Euro-Zone denilen Maastrichtte çerçevesi çizilmiş ortak para birimi bölgesine giren Yunanistan ekonomik bir altüst oluşla karşı karşıya;
ama Euro-Zone içinde yer almayan İngilterenin ekonomisi de sallantıda...
Hepimizin ilgisi Arap Baharı denen bölgemizdeki gelişmeler üzerinde yoğunlaştığı için yeterince dikkat edemedik; ancak ABDde başlayan Bizler yüzde 99uz sloganı etrafında toplanmış kitlelerin işgal hareketi Avrupanın belli başlı başkentlerinde de yankı buldu.
Ekonomik sıkıntıların kaynağında kötü yönetimlerin yattığı, varolan uygulamaların sorunları çözmediği, siyasi kadroların bir avuç azınlığın çıkarlarına hizmet ettiği, başarısızlığın faturasının demokrasiye ve alınan kararlara hiçbir katkısı bulunmayan halka çıkarıldığı tespitleri kulaklara hoş geliyor. Daha âdil yönetim talepleri dört bir taraftan yükseliyor. Her bir ülkede yaşananlar teker teker ele alınıp irdeleniyor da, bütün bu gelişmelerin sebeplerini daha iyi anlamayı mümkün kılacak ortak noktaya değinmekten nedense kaçınılıyor. Ortak nokta şu: Bildiğimiz anlamıyla ve uygulandığı biçimiyle demokrasi geniş kitlelerin beklentilerine cevap vermiyor; daha iyi, daha âdil ve daha başarılı sistem arayışları başladı. Fark edilmez ve gereği yerine getirilmezse gelişmeler daha radikal biçimler alabilir.
Ben söyleyeyim de...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.