En asil duygunun solcusu
Başlığı, Levent Yılmazın, Zafer Toprakı morarttığı bir yazısından ödünç aldım.
Hemen belirteyim, muradım sol içi tartışmaya girmek değil...
Taraflardan birinin yanında yer almak, tartışmaya katkı sunmak gibi bir derdim de yok.
Kendi aralarında konuşup dursunlar.
Şu sıra, Mustafa Yalçıner ve Celalettin Canın açıklamaları çerçevesinde hararetli bir tartışma devam ediyor zaten; taraflar eteklerindeki taşı döküyor, barikatlar yeniden tahkim ediliyor, eski suçlamalar arşivden çıkarılıp tekrardan dolaşıma sürülüyor...
Birileri Halil Berktaya dalıyor...
Halil Berktay birilerine dalıyor.
Kapışıp gidiyorlar...
Bütün bu mükâlemeler içinde en dikkat çekici sözler (katkı) Aydınlık grubundan geldi... Rahatlıkla En asil duygunun solcusu tanımlamasının içine sokacağımız bu arkadaşlar, sol içi tartışmayı, ilginç bir biçimde Kemalizm içi tartışmaya döndürdüler ve Kemalizm eleştirisi sayılabilecek sözleri ihanet terimleriyle yargıladılar.
Halil Berktay da nasibini aldı bundan; anında dönek, oportünist, sağcı, cemaatçi, hain oluverdi...
Hayır, artık eskimeye yüz tutan 1 Mayıs katliamını solcular yaptı tartışmasına girmeyeceğim.
Niyetim, sol ve militarizm, sol ve şiddet ilişkisini kurcalamak...
Daha doğrusu anlamak...
Diyeceksiniz ki, Bu ilişkiye dair söylenmedik söz mü kaldı, yeniden bir anlama çabası içindesin?
Haklısınız da, bu kadar çok kurcalanmış, üzerinde bu kadar çok laf edilmiş olduğu halde bile, sol ve militarizm, sol ve şiddet ilişkisi, nasıl oluyor da, hâlâ yepyeni ve el değmemiş bir tartışma konusu olmaya devam ediyor?
Hemen aklıma, 78li devrimcilerden Celalettin Canın söyledikleri (daha doğrusu itirafları) geliyor... Solun, silahtan başka çaresi olmadığınısavunan Can, solun şiddet severliğini ve silaha yatkınlığını gerekçelendirirken, önemli noktaların altını çiziyordu:
Silahı ve şiddeti, hem faşizme karşı savaşın bir gereği, hem de iktidarı elde etmenin bir aracı sayıyorlarmış.
Celalettin Canın söyledikleri yeni şeyler değil aslında.
Böyleydi...
Silah ve şiddet, uzun süre, sol tarafından, sosyalist emekçileri iktidara getirecek bir araç (yegâne araç) olarak görüldü.
Örgütlü tek silahlı güç olan orduya da bu çerçevede bakıldı.
Hatta darbelerin solu iktidara getirecek en kullanışlı araç olduğu bile düşünüldü.
Bunlar da yeni şeyler değil...
Meraklısı, Kemalist tatlar barındıran YÖN Hareketi ve bu hareketin kuramcılarından Doğan Avcıoğluyla birlikte solun nerelere, hangi militarist düşünceyesavrulduğunu, hem Avcıoğlunun yazdıklarından, hem de dönemin tanıklarından öğrenebilir...
Hasan Cemalin, Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım kitabı bu konuda eşsiz bir hazinedir...
Diyebilirsiniz ki, bütün solları aynı militarist torbaya atmak ne kadar hakkaniyete uygundur?
Marksist endişelerle kalkışan küçük bir grubu saymazsak, Türkiyede sol büyük ölçüde resmî öğretiye ve yalnızca devrimci niteliği görülen Kemalizme dayanmaktadır. Varlığını da, devletin bir kanadının açtığı alana borçludur.
Murat Belge, Türkiyenin malûm güçleri, solu silâhlandırmak için birçok kapılar açtılar... Sol bu kapılardan geçti ve bu yollardan yürüdü... derken, sadece bir gerçeğe değil, artık kurcalanması gereken bir ilişkiye de işaret ediyordu.
İlk adımı Hasan Cemal attı...
İlk itiraz da, en asil duygunun solcularından geldi.
Diyorum ki, bırakalım şu 1 Mayıs işini de, tartışmaya YÖN Hareketinden ve 9 Mart girişiminden başlayalım...
Bazı solların darbe soruşturmalarından niçin rahatsızlık duyduğunu da, bu vesileyle anlamış oluruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.