Okul-dershane-hastane
İlköğretimin çeşitli aşamalarında çocukların önüne çıkartılan sınav ve dolayısıyla okul dershane ikileminden söz ediyorduk. Milli eğitim devletin sorumlulukları arasındayken yani vatandaşların devlet makinası tarafından kendilerine sunulmayı bekledikleri bir kamusal hak iken yine devlet aygıtı tarafından dershanelere devredilen bir görev. Bir başka ifade ile devlet yapması gerekeni yapmamış oluyor yani eğitim vermekten veya eğitimin bir kısmını vermekten geri duruyor ve işi yani sorumluluğunu dershanelere devrediyor. Burada bariz iki sorun çıkıyor karşımıza. Devlet yapması gerekeni yapmamış oluyor, evet bu birinci sorun. Ama ikincisi de en az bunun kadar vahim. O da eğitim gibi asli bir görevini özelleştirilmiş kurumlara aktarmış olması. Özel kurum ne demek? Para demek. Eğitim ne demek? Devlet makinasının istisnasız bütün vatandaşlara şartsız olarak vermesi gereken bir hizmet demek. Eğitimi dershanelere bağlayınca sadece yapmanız gerekenden kaçmış olmuyorsunuz aynı zamanda maddi gücü bu dershanelerdeki eğitimi almaya yetmeyecek olanları en temel hakları olan eğitimden mahrum bırakmış oluyorsunuz.
Başka ne yapmış oluyorsunuz? İnsanları sahtekarlığa teşvik
evet insanları yalan söylemeye sevketmiş oluyorsunuz. Bu katakulliyi yani eğitim yılının son zamanlarında çocuklara okula gelmemeleri yönünde telkinde bulunurken bu durumu cover up etmek yani saklayabilmek için hekim raporlarına yönlendirmiş oluyorsunuz anne-babaları. Bu noktada sözü İstanbul Tabip Odasının Milli Eğitim Bakanlığına yolladığı mektubuna bırakıyorum:
Bildiğiniz gibi her yıl gerçekleştirilen Seviye Belirleme (SBS) ve Yüksek Öğretime Geçiş Sınavı (YGS)'ye katılacak öğrencilerin, sınava hazırlık döneminin yoğunluğu sebebiyle rapor almaları, bir ülke gerçeği haline gelmiş, öğrencilerin rapor almak üzere hekimlere başvurması, meslektaşlarımızın ise öğrencileri mağdur etmemek adına rapor vermesi "doğal bir çözüm olarak benimsenmiş bulunmaktadır.
Hekimleri meslek etiği adına zor durumda bırakan, hatta haklarında Sağlık Bakanlığı'nca soruşturma açılmasıyla sonuçlanabilen bu yöntemin, toplumsal bir meselenin çözümü yolunda kullanılmasına dair kaygımızı meslek örgütü olarak daha önce defalarca dile getirmiştik. Bu kaygımız da gözetilerek Bakanlığınızca öğrencilerin toplam 45 gün izinli sayılması ile son yıllarda soruna müdahale edilebilmişti.
Ancak Bakanlığınızın 22.03.2012 tarihli açıklamasında izin uygulamasının kaldırıldığı belirtilmiş idi. Hekimlerle hasta ve hasta yakını ilişkisinin zedelendiği ve hekimlere yönelik şiddetin üzeri örtülemez bir hal aldığı, yaklaşan bu sınav günlerinde, "öğrenci raporları konusu her zamankinden daha önemli bir başlık halini almış durumdadır. Ülkemizdeki eğitim ve sınav sisteminin yarattığı sorunların doğrudan ya da dolaylı olarak hekimleri olumsuz yönde etkilemesini, sorunun çözümünün meslektaşlarımızın omuzlarına yüklenmesini kabul edilebilir bulmuyoruz. Eğitim sisteminin kronikleşmiş bu sorununda taraf olmak, benzeri birçok konuda olduğu gibi hekimlerin mağduriyetine neden olacak bir sonuç yaşamak istemiyoruz. Sorunun kaynağı neresi ise muhatabının da orası olması gerektiğini bir kez daha belirtme ihtiyacı duymaktayız.
Meslektaşlarımızın; vatandaşlarla karşı karşıya kalmak ya da vatandaşların baskısı sonucu rapor yazmak ikileminde bırakılmayacağı, sağlıklı bir çözümün Bakanlığınızca üretilebileceğine inanmaktayız.
Konuya gerekli duyarlılığın, geçmiş yıllarda olduğu gibi gösterileceğini umuyor, çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.
Yanlışlar dizisi nerede kırılırsa doğru çözüme o denli ivedi ulaşılır diye bu konuya dikkat çekmeyi vazife biliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.