Fatih Camii iki kutlu insanı daha ağırladı
Hayat böyle bir şey... Bir ezanla başlayıp kamet ile son bulan ikisi arası bir şey. Dünya...soluklanma miktarı duruverilen bir uğrak... Soluk, bir nefes. İçine çekip vermek süresi bir durak...
İrade dışı başlayan yolculuğa yine irade dışı bir son biçilmiş...aslında son demeyelim, geçiş diyelim...sonsuzluğa bir geçiş.
İnsan hiç şüphesiz başıboş bırakılmayacak. Çoğu, evet insanların çoğu öyle zannetse de bırakılmayacak. Bir amaç ile geldi, amaç için yaşayacak...isterse tabii...seçerse. Gözetleyeni hep olacak...inanırsa tabii. İnanmasa da olacak. Dağlara teklif edilen emaneti yüklendiği için böyle olacak. Ve her nefis ölümü tadacaktır. O buluşmaya yelken açacak. Dünyada esip gürlese de Rabbine isyan etse de bunu yaşayacak. Ölüme tek başına adım atacak. Bir de Rabbine boyun bükenler var. Amenna ve saddakna diyerek secdeye kapanarak. İşte bu ikinci gruptan iki yolcu uğurladı Fatih Camii evvelki gün. Avlu kucak açtı imanlı kalabalıklara, şahidiz demeye gelen yığınlara. Biz razıyız Rabbim de razı olsun temennisini dillendirenlere.
Merhum Sabri Ülker, ticareti Peygamberi çizgide benimseyip bu ülke insanına önder olan bir şahsiyetti. Anadolu Aslanlarının henüz hayalinin bile kurulamadığı bir dönemde tek başına vira bismillah diyebilmiş bir tüccardı. Ülkerle büyüdü ard arda nesiller. Bayramlar, seyranlar onunla kutlandı, ikramlar onunla yapıldı. Helal idi. İç rahatlığı ile tüketildi. Ordu Pazarları nasıl Eti ile özdeşleşti ise Helal gıda da Ülker ile. Onun için rafta eller Ülkere uzandı...bir ibadet hassasiyeti ile. Sonra geldi 28 Şubat. Yeşil sermaye listeleri hazırlandı. Ama Rabbin ticaretun lenteburuna kim ket vurabilirdi... Ülker dünya markası oldu. Merhumu ben tanımadım. Ancak infakına, güçsüzün, yolcunun, düşkünün yardımına koştuğuna şahid oldum. Kıyamete dek kapanmayacak bir defteri olduğunu bilenlerdenim. Mekanı Cennet olsun...
Fatih Camii aynı gün ikindi vakti bir anneyi uğurladı son yolculuğuna. Onu da yalnız bırakmayanlar fevc fevc aktı avluya. Anne olmak kutluluğa yeterdi. Cennet ayaklar altına serilirdi. Üstelik Rabia Ünlü yüreği yanık bir anneydi. Zira onun 28 Şubatı devam ediyordu. Dünya hayatı imtihan dünyasıydı, sevilen kullar sınanırdı da. Bunun da idrakindeydi. Anne idi; onun için de sabırdı ondan en başta beklenen. Metanetti. Ve öyle de oldu. O güç verdi çocuğuna titrek sesiyle. Kanat gerdi şefkatiyle. Yine sabır düştü hanesine. Evladına hasret kapadı bu dünyaya gözlerini. Ama idrakindeydi rızanın sadece Rabbinin katında olduğunun...bu dünya hayatının aslında çok boş bir oyun olduğunun... Merhumeyi ben tanımadım. Ama onun ana yüreğinin acısını hissedenlerdenim. O da defteri kapanmayacak olanlardandır. Mekanı Cennet olsun...
Entum lena selef ve inna inşaallahü bıkum lahikun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.