Her devlet kendince "büyük devlet"tir...
Bu "Büyük Devlet" olma merakı ezelden ebede bütün ülkeleri etkilemiştir. Tarihten bu konuda verebileceğimiz ilgi çekici örnekler var.
Balkan Savaşı'nda Osmanlı'ya karşı ittifak oluşturan Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan'ın yanında minik Karadağ da (Montenegro) vardı.
Ülkesini de kendisini de olduklarından büyük gören Karadağ'ın ilk ve son kralı 1'inci Nikola, Osmanlı ordusunun feci bir yenilgi ile karşılaşacağı Kumanova muharebesi (23-24 Ekim 1912) başlarken, atının sırtında "Bütün toplar ateş" diye bağırarak komut vermiş Karadağ birliklerine... Sonra eğilip emir subayının kulağına "İki top birden" demiş.
Gerçekten "Büyük" olan devletlerin yanlış kararlarla nasıl küçüleceklerine örnek de, eski Başkanı Lyndon Johnson'un (1908-73) Amerika'sından verilebilir.
Generalleri fazla dinledi
John F. Kennedy'nin 1963'te öldürülmesi ertesinde Başkan Yardımcısı Johnson, Başkan olmuştu. 1964'te de seçilerek Başkanlığa devam etti. Johnson, Amerikan tarihinin en köklü "Medeni Haklar" yasa paketinin mimarıydı.
Johnson'un amaçladığı Amerika'da siyah-beyaz ayırımı sona erecek, tüm Amerikalılar sağlık sigortası kapsamına alınacak, eğitimde eşitlik sağlanacaktı.
Ne var ki "Büyük Devlet" olmak merakı Başkan Johnson'u Vietnam bataklığına sürükledi. Başta General Westmoreland olmak üzere Amerikan generalleri, bir avuç Komünist Kuzey Vietnamlı'yı ve Vietkong gerillalarını kolayca yenebileceklerine Johnson'u inandırdılar.
Johnson başkan olduğunda Vietnam'da 16 bin Amerikalı "Askeri danışman" olarak Saygon hükümetine destek veriyordu. Johnson'un başkanlığının sonunda, yani 1968'de ise, Vietnam'da çarpışan Amerikan askerlerinin sayısı 550 bine varmıştı.
Savaşı sakız edenler
Sonunda Johnson o ileri yasal projelerini değil Vietnam'dan tabutlarla dönen genç Amerikalıları düşünür oldu.
Ve televizyona çıkıp "Ben yeniden Başkan adayı olmayacağım" diyerek siyasi hayatını noktaladı.
Bu vizyon sahibi siyasetçiyi, savaş ve güç bağımlısı Amerikan generalleri bitirmişti.
Sonunda da "Büyük devlet" ABD'yi küçücük Kuzey Vietnam yenecekti.
Türkiye'de bazılarının sakız çiğner gibi kolayca "Savaş" kelimesini telaffuz ettikleri dönemleri yaşamaya alışkınız.
Türkiye'yi 2'nci Dünya Savaşı dışında tutmayı başaran İsmet İnönü'nün bir dönemde "Erkekliğimizi öldürdü" diye eleştirildiğini de hatırlayanlardanız.
Amerika bile savaş istemiyor
"Suriye Krizi" ne şekilde sona erecek kestirebilmek pek mümkün değil.
"Esad Rejimi"nin sona ermesi global bir beklenti ve bu mesele Birleşmiş Milletler'in de ilgi alanında.
Türkiye bu sorunun çözümünü hedefleyen ve liderliğini ABD'nin yaptığı cephenin ön saftaki bir ülkesi.
Gerçekten "Büyük Devlet" olan ABD'nin Suriye meselesinde diplomasiyi ve beklemeyi seçtiği bu dönemde, bazılarının Türkiye'de kolayca "Savaş"tan söz edebilmelerini, onların tarih ve siyaset bilgilerinin sığlığına bağlamak en doğru yoldur.
Başarılı siyasetçi nihai değerlendirmede savaşın değil barışın mimarı olan kişidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.