Erdoğan Türkiye'yi hasta adam olmaktan nasıl kurtardı?
Avrupa ekonomileri zor durumda. Üstelik bu zor durumdan çıkış için aralarında anlaşamıyorlar ve anlaşacağa da benzemiyorlar.
Avrupa Para Birliği'ne üye dört büyük ekonomiden üçü İtalya, Fransa ve İspanya'nın liderleri, ortak borçlanma, merkezi bankacılık izleme sistemi ve ortak mevduat garantisi isterken, Almanya'nın lideri Angela Merkel bu plana karşı çıkıyor. Merkel, "Hayatta olduğum sürece ortak borç altına beni kimse sokamaz" diyor.
Peki niye Almanya başbakanı Merkel ortak borçlanmaya karşı çıkıyor? İstemiyor çünkü Avrupa para birliğine üye ülkelerin kamu borçlarının milli gelirlerine oranı şu şekilde sıralanıyor: Yunanistan yüzde 160.8, İtalya yüzde 120.1, Portekiz yüzde 106.8, İrlanda yüzde 105, Belçika yüzde 98.5, Fransa yüzde 86.3.
Bu altı ülkenin kamu borç yükü ortalaması toplam milli gelirlerini geçiyor. Ayrıca bu ülkeler büyümekte de zorlanıyorlar hatta küçülüyorlar. Dolayısıyla borç yükleri azalacağına sürekli artıyor.
İşte bu nedenle Almanya başbakanı bu borçları yeniden yapılandıracak ortak borçlanmanın altına girmekten kaçıyor. Ama ortak borçlanma olmadığında her ülke ayrı ayrı yüksek faizle borçlandığı için borçları ödemek daha da zorlaşıyor.
Bir de Almanya dünyanın en fazla cari işlemler veren ülkesi haline geldi. Çin bile Almanya'nın arkasından geliyor. Almanya'nın cari işlemler fazlası 206 milyar doları buluyor. İşte bu nedenle Avrupa ülkeleri, Almanya'dan fedakârlık istiyor.
Aslında haklılar. Ya Almanya daha fazla harcamalı ya da zor durumdaki ülkelere yardım etmeli. Aksi takdirde ticaretin sürmesi mümkün olamaz. Bir de unutmamak gerekiyor ki, Yunanistan'ın batışının sebeplerinden biri de Almanya'nın bu ülkeye zorla silah satması oldu. Mecburen satın alınan gereksiz silahlar Yunanistan'ın borç yükünü çoğalttı.
Yukarıda anlattıklarımızın hemen hepsi son beş yılda oldu. Avrupa son beş yılda bu hale geldi. Lehman Brothers yatırım bankasının Eylül 2008'de batmasının ardından Avrupa'da sağlam bilinen pek çok ülke birdenbire hastalandı. Çünkü bu ülkelerin pek çoğunda bankacılık izleme sistemi iyi çalışmıyordu. Bazılarında emek verimliliği de oldukça geriye düşmüştü. İşte 2008 krizinde kamu, bu zayıflıkları üstlenmeye kalkınca bütçe açığı ve kamu borç yükü hızla çoğaldı.
Türkiye ise son beş yılda 180 derece farklı bir tablo çizdi. Başbakan Erdoğan bütün baskılara direndi ve Türkiye'yi hasta adam olmaktan kurtardı.
Hatırlayacaksınız dünyada 2008 krizi Lehman Brothers'ın batışıyla derinleşince, İstanbul sermayesi sanki kriz Türkiye'de çıkmış gibi büyük bir gürültü çıkardı. IMF'den hemen 35 milyar dolar borç alınıp kendilerine verilmesi istediler. Aksi takdirde borçlarını ödeyemeyeceklerini ileri sürdüler.
Fakat Başbakan, devletin bir borcu olmadığını, bu nedenle IMF'den borç almayacağını söyleyince, elitlerin o güne kadar sürdürdüğü yöntem iflas etti. Kısacası hükümetleri krizle korkutarak soyma dönemi bitti. Böylece ahlaki zafiyet olarak nitelenen "nasıl olsa IMF var bizi kurtarır" yaklaşımı ve zihniyeti değişti. İşte böyle bir sürecin sonucunda Türkiye hasta adam olmaktan kurtuldu. Ve son beş yılda Türkiye bölgesinin kutup ülkesi oldu.
Son dönemde Erdoğan'ı zora sokmak için yapılanlar aslında bu gücü kırmaya yönelik girişimler. Ama Türkiye'nin kutup ülke konumunu bozmak, gücünü kırmak mümkün değil.
Niye? Çünkü Avrupa hasta. Rusya ve İran ise tek mallı bir ekonomiye bağımlılar. Petrol fiyatı düştüğü an krize giriyorlar. Bölgede çok mallı imalat sanayisine dayalı ekonomiye sahip tek ülke Türkiye oluyor. Türkiye, Avrupa gibi hasta adam olmaz. Rusya ve İran gibi tek mallı ekonominin sworunlarına bağlı kalmaz. İşte bu nedenle, mali disiplini sürdürdüğü sürece Erdoğan'ı kimse sıkıştıramaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.