Esad Türk gazetecilerle görüşse ne söylerdi ki?
Hüsnü Mahalli'nin aracılığı sayesinde Beşar Esad ile görüşme talepleri kabul edilen meslektaşlarımız hangi nedenle bundan vazgeçtiler, tam bilemiyoruz.
Bu konudaki duyumlara göre Başbakan Erdoğan'a yakın bir isim meslektaşlarımıza Şam ile ilişkilerin böylesine gergin olduğu bir dönemde "Esad'a propaganda yapma imkânı tanımanın Türkiye yararına olmayacağı" mesajını vermiş...
Gerçekten böyle bir uyarı olduysa ve bunun üzerine gazeteciler Şam'a gitmekten ürktülerse yazık olmuş.
Çünkü Suriye ile ilişkilerde gelinen noktadan sonra Esad kendini haklı göstermek için ne derse desin, bunları Türk gazete okuyucusunun "Adam haklıymış" diyerek karşılayacağından ürkmek, fazla pimpirikli olmaktan başka ne anlama gelebilir ki?
Herhalde "Türk uçağını bizimkiler İsrail uçağı sanmış" tekerlemesini tekrarlayıp, daha önce Hüsnü Mahalli'nin Akşam'daki köşesinde yazdığı olayı hatırlatacaktı.
İsrail uçakları
Bu olayı biz de hatırlatalım:
Eylül 2007'de Suriye'nin doğusunda nükleer tesis olduğu iddiasıyla bir binayı vuran İsrail uçakları Antakya bölgesinden Türk hava sahasını kullanarak girmiş ve geri dönüşünde o bölgede yakıt tanklarını atarak gitmişlerdi.
Ayrıca Suriye'deki durum hakkında sorulacak sorulara Suriye diktatörünün ne tür cevaplar vereceği de, zaten bilinmiyor mu?
- Dış güçler Suriye'yi karıştırmak için düğmeye bastı. Suriye halkı rejimin arkasındadır. Bir avuç teröristin eylemlerini bastıracak güçteyiz...
Esad buna benzer cümleler kurarak, Suriye'deki durumu anlatacaktı Türk gazetecilere.
Nezaket kuralları unutulamaz
Meslektaşlarımız da nezaket kurallarını çiğnememek endişesiyle "Babadan oğla iktidar devri Suriye halkı için bir kader midir" veya "Babanız Hafız Esad da Suriye'de karşıt görüşlü olanları bombalarla susturmuştu, bu alışkanlık bir aile geleneği midir" benzeri soruları herhalde sormayacaklardı Suriye diktatörüne.
Ayrıca seçilmiş meslektaşlarımız "Sayın Esad biz de Tayyip Erdoğan'a muhalifiz, o nedenle bizimle rahat konuşun" da demeyeceklerdi herhalde.
Neticede Suriye ile Türkiye arasında bir savaş durumu bulunmadığına göre ve hâlâ diplomasi ilişkilerde silahın yerine kullanıldığına göre Türk gazetecilerin Beşar Esad ile görüşmelerinin ne sakıncası olabilirdi ki?
Hatırlayın... ABD Vietnam'da gırtlağına kadar savaşa ve belaya gömülmüşken bile Jane Fonda gidip Kuzey Vietnam'ı ziyaret etmemiş miydi?
Orianna Fallaci ve Humeyni
İran'ın ABD ve genellikle Batı ile ile boğaz boğaza geldiği dönemde Orianna Fallaci'nin Humeyni ile yaptığı röportaj, gazetecilik açısından bir başarı olmamış mıydı? Görüşmenin ortasında çarşafını çıkarıp Humeyni'ye fırlatmasını hâlâ hatırlamaz mıyız?
Neticede gerçekten bir fırsat kaçmış vazgeçilen Esad görüşmesi ile.
Ayrıca Türkiye-Suriye gerginliğinin karşılıklı propaganda söylemleri düzeyinde kalması, iki ülke için de savaşmaktan daha ehvendir.
Dünya tarihindeki örneklerden de biliyoruz ki savaşta kazanılan bir zafer, yenilgi kadar yıkıcıdır taraflar için.
Nitekim 1'inci Dünya Savaşı'nda Fransa'nın Başbakanı olan Clemenceau, "Bir dizi felaketin zaferle sonuçlanmasına savaş denilir" diye anlatmıştı yaşananları.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.