'Vur fakat dinle' kabilinden...
Yarın Meclis'te bir sürpriz olacağı ve 3. Yargı paketi içinde Özel Yetkili Mahkemelerle ilgili bir değişikliğe gidileceği söyleniyor. Başbakan Erdoğan, önceki gün bu konuda 3,5 saat süren bir toplantıya başkanlık etti.
Ortada, "ne oluyor?" dedirten garip bir durum var. Çünkü 3. ve 4. Yargı paketlerinde bu konunun yer almayacağı kesin bir dille ifade edilmişti. Sayın Bülent Arınç'ın ve Sayın Hüseyin Çelik'in tepkilerini unutmuş değiliz.
AK Parti, tabii ki Parlamento'da, görülen bazı aksaklıklar, noksanlar, yanlış uygulamalar için Özel Yetkili Mahkemeler için bir yasa değişikliğine gidebilir. Hatta Terörle Mücadele Kanunu'nun, bilhassa örgüt üyeliği ile ilgili maddelerinin ortaya çıkardığı haksızlıkların giderilmesi de ele alınmalıdır. Yargı birliğini sağlayacak düzenlemeler ise hepsinden önemli ve acildir.
Bizim şu aralar söylemek istediğimiz başka bir şey. Türkiye'nin vesayetten demokrasiye geçmesini isteyen büyük iradenin, haklı birtakım endişe ve kaygıları var. Cumhurbaşkanını halkın seçmesini isteyen, 12 Eylül 2010'daki referandumda yüzde 58 ile demokratikleşmeye, özgürlüklerin genişletilmesine evet diyen iradeden bahsediyoruz. Bu iradede bugün kaygılar oluştu. Bu iradeyi sarsacak, umut kırıklığı doğuracak ve Ergenekonculara moral üstünlük verecek, onları "hâlâ güç bizde" şımarıklığına sevk edecek bir sonuçtan duyulan kaygıdır bu. Ergenekon, Balyoz, İnternet Andıcı gibi davalarda toplu tahliyeler olmasının estireceği havayı bir düşününüz. Ha, şunu söyleyeyim. Bu davaların tutuklu sanıkları daha yıllarca içeride mi kalsın? Asla. Hatta çok hızlı bir yasa değişikliği ile tutukluluk süreleri kısaltılsın. Suçlu oldukları bile henüz kesinleşmemiş insanların, alacakları cezadan daha fazla tutuklu kalmaları, insafa da adalete de sığmaz. Ama bunu, darbe davalarını, casusluk davalarını, çete, şantaj davalarını itibarsızlaştırmanın malzemesi haline getirmeden yapmak lazım. Yargılanmaların akamete uğrayacağı, önümüzdeki Yüksek Askerî Şûra'da, TSK içindeki cuntacı yapılanmanın hayat öpücüğü alacağı bir tablodan kaygı duyuluyor.
Özel Yetkili Mahkemeler kapatılacak mı, yoksa birtakım değişikliklere mi gidilecek henüz belli değil. Tek tesellimiz, bu değişikliği çok isteyen çevrelere, adeta ateşli bir sözcülük eden "otonom güç" uzmanı Ali Bayramoğlu'nun dün yazdıkları. Şöyle diyor Sayın Bayramoğlu: "Meraklısı için hemen ekleyelim: Bu durumda, Ergenekon ve çeteleriyle mücadelenin zaafa uğrayacağı, 'makaranın geri saracağı' karşılığı olan bir iddia değildir. Böyle bir değişiklik pek çok kişinin iddia ettiği gibi sürmekte olan davaları etkilemeyecek, bu değişiklik yüzünden davalar düşmeyecek, özellikle tahliyeler gelmeyecektir." Sayın Bayramoğlu, bir bildiği var ki bu kadar kesin konuşuyor. Dileriz öyle olur...
Eski DGM'lerin, İstiklal Mahkemeleri'nin uygulamalarını hatırlatan ya da günümüze taşıyan mahkemeler, yetkilerini aşan, güç gösterisi yapan cüretkâr savcı ve yargıçlar olmamalıdır. Ama ihtisas mahkemeleri bugün Batı ülkelerinde de var. Yüz yıldır ilk defa darbe yargılamaları yapılıyor. Devlet içindeki hukuk dışı yapılardan ilk defa hesap soruluyor. Özel Yetkili Mahkemelerin bu alanda yaptığı hizmeti, Türkiye'nin demokratikleşmesine sağlanan desteği kimse küçümseyemez. Şayet bugün Sayın Başbakan'ı rahatsız eden bir durağa gelindiği düşünülüyorsa, bunun çözümü, suçun şahsiliği prensibiyle aranmalıdır. Ayrıca, Özel Yetkili Mahkemelere düzenleme getirilirken, duygusal tepkilerle kurunun yanında yaşı da yakma yanlışlığına düşerek, yeni atamaları, bir tasfiyeye dönüştürmek tehlikesi de var. Yargının cesaretini kırma, onları yalnızlık hissine itekleme de var...
AK Parti'nin, başından beri darbe ve çete davalarına cesaret veren ve takdir toplayan duruşu zedelenirse, bundan sadece iktidar zarar görmez, bütün bir ülke kaybeder... CHP ile BDP'nin, Özel Yetkili Mahkemeler kaldırılıyor diye sergiledikleri sevinç de ister istemez kafa karıştırıyor...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.