AB rüyamızın yarısı sanki yıkılmış gibi...
Osmanlı'nın askeri yenilgilerle başlayan iniş döneminden beri toplumsal bilincimize yerleşen ve kuşaklar boyudur süren "Batı hayranlığı", zaman zaman gerçekleri de görmezden gelmemize neden oluyor.
Bir örnek bu satırların yazarının da rüyası olan "Avrupa Birliği'ne tam üyelik" meselesinden verilebilir.
Sade biz Türkler değil tüm dünya Avrupa Birliği'nin, Amerika Birleşik Devletleri'ni dengeleyecek süper bir güç olacağını düşündük.
Nasıl New York'tan San Fransisco'ya uzanan alanda tek bayrak, tek para ve tek hukuk varsa, aynı durum Londra'dan Atina'ya uzanan alanda da gerçekleşecekti.
Üstelik bu kıta-devlette liberal demokrasi, hukukun üstünlüğü, temel hak ve özgürlükler ve her alanda haklı rekabet üstün değerler olacaktı. Anlaşmazlıkları iki dünya savaşına neden olan Fransa ve Almanya, aynı para birimini kullanacaklardı.
Müflisler yönetimde
Şu anda bu hayal ne yazık ki yaralanmış durumda.
Ekonomiyi her AB üyesinin siyasetçileri aynı kriterlerle yönetemedikleri için, Güney ülkeleri müflis durumda. Bu da yetmezmiş gibi müflislerin en küçüğü olan Kıbrıs Rumları, 1 Temmuz'dan beri AB'nin yönetimindeler.
Yunanistan'da ve İtalya'da, Almanya ile Fransa tarafından atanmış, ülkelerine hem siyasi hem de ekonomik ipotek konulmasını kabullenmiş yönetimler getirilmedi mi?
İş bununla da bitmiyor.
Ekonomik kriz nedeniyle Kuzey ülkelerinde de yabancı düşmanlığı ve ırkçılık tırmanışta.
Euro sistemine girmeyen İngiltere'de ise "Acaba AB'den ayrılsak mı" diyenlerin sesleri duyulmakta.
Hayaller sisleniyor
Bir de yakın geçmişte AB'nin kendi kıtasına umursamazlığını sergileyen eski Yugoslavya'daki katliama seyirci kalınması ve bu facianın ancak ABD'nin devreye girmesi ile durdurulması olayı var.
Bu güncel tablo Türkiye'nin tam üye olmamızla gerçekleşeceğini hayal ettiğimiz beklentilerimizi, tabii ki buharlaştırmıyor.
Neticede tam üyelik, hukukun üstün olduğu çoğulcu ve özgürlükçü liberal demokrasiyi, bizim için de kalıcı bir hayat tarzı olarak getirecek.
Ne var ki Batı hayranlığımızın ekonomik bölümü, artık eskisinden çok farklı.
Biz daha başarılıyız ekonomik alanda. "Asılacaksan İngiliz ipiyle asıl" falan diyen pek yok artık.
Kimse "Onlar aya-Biz yaya" da demiyor.
Müflis Kıbrıs Rum Devleti'nin AB'nin dönem başkanı olduğu ve Türkiye'nin aday üye statüsünde bekletildiği bir tabloyu ancak Salvador Dali'nin eriyip akan saatleri ile anlatabilirsiniz.
Onlar yaya biz aya
Her şeyi bilen İngiliz albaya "Fransızca bilir misiniz" diye sorduklarında "Fransızca bilmem ama aksanım iyidir" diye cevap vermiş ya...
Şimdi mesela Yunanlılar da "Euro'yu biliriz ama Almanlardan farklı harcarız" diyorlar.
Ne desin bu durumda Türkiye?
- AB'yi önemsiyoruz ama Kıbrıs Rumlarını dümende olduğu AB'yi nasıl ciddiye alabiliriz?
Trenle İstanbul'a gelen Nevşehirli Haydarpaşa iskelesinde vapur beklerken, karşıdaki semtin adını yanındaki yolcuya sormuş.
Adam "Orası Kadıköy" deyince "Nevşehir'e şehir, Kadıköy'e köy diyen akla şaşarım" diyerek tepki göstermiş.
AB'nin dönem başkanı "Devlet"in Kıbrıs Rumları olmasına yani Kıbrıs Rumları'nın "AB'nin ev sahibi" konumunda bulunmasına siz de şaşmıyor musunuz?
Bari Porto Rico da ABD'nin yönetimine geçirilseydi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.