Ah şu Bizim İngiltere!?
İngiltere mi bizim, biz mi İngilterenin bilmiyorum. Ama aramızda köklü ve derin bir ilişki olduğu muhakkak.. İngiltere, hâlâ üzerinde güneş batmayan bir imparatorluk.. Hindistan onun eseri, Pakistanın doğuşu, Bengladeşin doğuşu ve iki devletin ayrılışı o olmadan anlaşılamaz..
Churchil, Bir damla kan, bir damla petrol diyerek bizim kanımız üzerine yazdı bu tarihi..
Afrikada, Latin Amerikada onların parmak izleri var çizilen sınırlarda.
Mesela bir düzineden fazla Arap ülkesinin sınırlarını onlar çizdi, rejimlerini onlar belirledi, yöneticilerini onlar tayin etti..
Biz içinde yaşadığımız coğrafyaya Ortadoğu derken, aslında kendimize İngiltereden bakıyoruz.. Bugünkü dünya haritası algısı da İngiltereyi merkeze alan bir anlayışın ürünü..
Filistinde akan kan İngilterenin bize miras bıraktığı bir sorundur..
Bugünkü Suudi rejimi ya da Mekkedeki, Medinedeki kurulu düzen kimin eseri sanıyorsunuz.. Kadiyanilikten tutun da, kendi komşularımıza kadar bir çok dini akımın arkasında bir İngiliz oyunu vardır..
Hilafet tartışmasının arkasında yine aynı yüzü görürsünüz.. Kürtler üzerinde senaryolar yazan da, Şerif Hüseyin olayının arkasında da yine İngilizlerin rolü vardır..
İngiliz bu! Yunanı Anadoluya çıkartan da, denize dökme hikayesini servis eden de aynı güçtür.. Bir taktik savaşın ardından ellini kolunu sallayarak boğazları geçip İstanbulu işgal eden de, sonra geldiği gibi, tek kurşun sıkmadan çekip giden de İngilteredir..
İngiltereyi hafife almamak gerek..
Amerikayı doğuran da İngiltere, komünizmin fikir babası Marxa ilham kaynağı olan da yine İngiltere.. Ve tabii liberalist düşüncenin fideliği de yine İngilteredir..
İngiltere bugün de Çinde, İranda, Afganistanda, Rusyada var. Irakta var. Suudi Arabistanda var. Körfez ülkelerininin görünmeyen yüzünde İngilizler vardır..
İngiltere kraliyet ailesi, Rıus aristokrasisi ile bu dönemde son derece sıcak ilişkiler kuruyor.. Eski dostluklar canlanıyor..
Eğer Körfez ülkeleri kendi arasında bir araya gelip kendi senaryolarını masaya koymayacak olurlarsa, değişen şartlara göre yeni bir senaryo İngilizler tarafından masaya konulabilir..
İngiltere bizim din algımızdan, siyaset ve hayat algımıza kadar bir çok alanda görünmeyen ve derin bir etki gücüne sahip..
Vehhabilik İngilizlerin gözetiminde bu kadar güçlendi ve yayıldı aslında..
Şeriata karşı kampanyalarla şeriatçı akımların arkasında da aynı çevreleri görmek pek şaşırtıcı olmasa gerek. Tavşana kaç, tazıya tut diyıorlar sonuçta. Yani kontrollü bunalım stratejisi dedikleri şey..
Arap uyanışının ardından Batılılar eski sömürgelerindeki gelişmeleri sıcak bir şekilde yakın takibe aldılar. Suriye sonrası Suudi Arabistanın durumu yeniden masaya yatırılacak gibi.. Ürdün konusu yeniden masaya yatırılabilir.. Ve tabii Körfez ülkeleri de..
Arap Yarımadasında radikal gelişmeler yaşanabilir..
Bu arada bir Şii-Sünni; Arap-Fars çatışması çıkartılabilir mi? Göreceğiz..
Körfez ülkelerinin minikliği ile Suudi Arabistanın toprak obezitesi bir çelişki oluşturmuyor değil.. Sınırlar, rejimler ve iktidarlar yeniden belirlenirken, göze batan bir çok ayrıntı yeniden masaya konacak gibi..
Suudi Arabistan mezhep kavgası, aşiret kavgaları ile bir andan Arap dünyasının en sorunlu ülkesi haline gelebilir.. Nasıl İran Suriye konusunda bir yanlışlık yaparak Sünni dünyadan, hatta kendi tabanından büyük bir tepki aldı ise, yine aynı şekilde Suudiler de, mezhebi yaklaşımları sebebi ile Sünni dünyada bir anda tartışmaların odağında yer alabilir. Malide yaşananlar yüz kızartıcı ve utanç verici şeyler. Bunların fikri olarak kimden, hangi ülkelerden destek aldıkları belli.. Suudiler bu işte yardım ve yataklıktan, azmettirmek iddiası ile suçlanabilirler. Bu eylemlere cevaz veren her dilde bastıkları kitapları hâlâ dağıtmaya devam ediyorlar zaten.
Mekke ve Medinede kutsal beldenin tarihi dokusundan sonra tabii dokusunu tamamen tahrip eden şantiyeler sebebi ile zaten Suudiler İslam dünyasından ilk kez bu kadar dışlanmış durumdalar.. Suudi yöneticiler bu işin ne kadar farkındalar bilmiyorum ama, siyaset yapanlar, bir şeyi niçin yaptıkları kadar, yaptıklarını diğer topluluklar nasıl anlıyorlar, onu da hesaba katmaları gerekir.
Zor bir günde Suudi yönetimi ve Şeyh ailesi Esed ya da Kaddafi ailesi gibi ortada kalırsa şaşmamak gerek. Eğer zamanın ruhunu doğru okumayacak olurlarsa, kendilerine yazık ederler. Keşke bu tehlikeli akıbet gerçek olmadan birileri durumun vehametini görüp ona göre davransa.. İngilizlerin ve Amerikalıların o saat geldiğinde eski dostlarının arkasında bir damla bile gözyaşı dökeceklerini sanmıyorum.. Bir çok Arap monarşisinin akıbeti, bir takım saray eşrafının kirli ilişkilerini konu alan bir kaç WikiLeaks belgesi ile bile ciddi bir sarsıntı geçirebilir.. Keşke, yarın çok geç olmadan, yol yakınken yanlıştan dönseler.. Çünkü, yarın çok geç olabilir.. Selam ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.