Bir sabah kalkacaksınız ki birisi evinizi satmış...
Hem yakın arkadaşımız hem de Bodrum komşumuz olan Oya Başar'la ilgili haberi okuyunca şaşırdım.
Vatan'daki Elif Altın imzalı habere göre, Oya Başar bir inşaatçı tarafından dolandırıldığını ileri sürerek, savcılığa başvurmuş. Savcılık da "Bu olayda dolandırıcılık yok" diyerek takipsizlik kararı vermiş.
Oya Başar'ı uzun yıllardır tanırım. Dolandırılmadığını düşünmeden asla böyle bir başvuruda bulunmaz yargıya.
Gidip onu buldum ve olup bitenleri anlatmasını istedim. O da anlattı.
Kendisiyle 25 yıllık arkadaş olan ve Hürriyet gazetesinin üst yönetiminde bulunan bir gazeteci meslektaşımız, geçen yıllardan birinde ona bir çifti tanıştırmış. Çiftin erkeği inşaatçıymış, aynı zamanda İstanbul Büyükşehir ve Sarıyer Belediye Meclislerinde de CHP'den üyeymiş.
Ev iki kez satılmış
Oya Başar arkadaşlarının arkadaşı olan bu çiftle de birlikte olmuş. Dostluk kurmuş.
Geçen yıl bir sohbet sırasında Oya Başar Bebek'teki katını satmayı düşündüğünü söylemiş.
O inşaatçı yeni dost da "Katınızı ben satayım. Karşılığında da size Sarıyer'de yaptığım siteden iki villa vereyim" demiş. Oya Başar da "Bunlardan birinde ben, diğerinde de oğlum oturur" diyerek adamla el sıkışmış.
Türk lirası ile 4 milyon liralık bu alış-verişin koşullarını da kağıda dökmüşler.
Adam Oya Başar'dan aldığı vekaletle Bebek'teki katı satmış. Daha sonra bu kat bir kez daha satılmış.
Ancak adamdan, Oya Başar'a vermeyi taahhüt ettiği villalarla ilgili hiçbir hareket gelmiyormuş. Ortada ne tapu ne de başka bir şey varmış.
Dolandırıcılık değilmiş
Çeşitli uyarılar sonunda bir ses çıkmayınca, Oya Başar'ın avukatı savcılığa müvekkilinin "Nitelikli dolandırıcılık"a kurban gittiğini anlatan suç duyurusunda bulunmuş.
Savcılık da "Bu dolandırıcılık değildir" diyerek takipsizlik kararı vermiş.
Düşünün bir kez.
Bütün meslek yaşamınızın birikimi olan evinizi elinizden bir adam alıp, satıyor. Ne bu satışın parası, ne de vaat edilen taşınmazlar veriliyor size.
Üstelik bunu yapan kişi de CHP'nin Belediye Meclisi'ndeki üyesi.
Bu iş Kemal Kılçdaroğlu'nun başına gelseydi acaba "Durum normal, bir ev gitmiş ne çıkar" mı derdi?
Acaba CHP'li Sarıyer Belediye Başkanı, bu Meclis üyesini "İyi alış veriş yapmışsın" diye kutluyor mu?
Babana bile güvenme mi?
"Burada dolandırıcılık yok" diyerek takipsizlik kararı veren savcı acaba "Alış verişlerde böyle işler normaldir. Hukuki takiple sonuç alınırsa alınır" diye mi düşündü? Acaba kendi başına böyle bir iş gelseydi, bunu nasıl yorumlardı?
Ne dersiniz?
Hukuk bu kadar kırılgan, bu kadar güvenilmez bir olgu mu?
Bir sabah kalkacaksınız ki eviniz başkasına satılmış ve karşılığında sadece hava almışsınız.
Yoksa adalet gerçekten sadece mülkün (yani ülkenin) güvencesidir de, mülkiyetin güvencesi asla değil midir?
Oya Başar bu adamı kendisine tanıştıran deneyimli gazeteci ile konuştu önceki akşam. O "Kadir Topbaş'a git, bu kişi Belediye Meclisi üyesi olduğuna göre Topbaş bir çözüm yolu bulur" diye yol göstermiş.
Ne dersiniz?
Oya Başar dolandırılmış mı, dolandırılmamış mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.