Tercümenin meali!
Ramazan münasebetiyle, yine bazı yayın kuruluşları okuyucularına meal dağıtıyor. Bugüne kadar iki yüzden fazla meal (veya Kuran tercümesi/çevirisi) yayınlanmış. Bu hayra alamet bir şey mi? Dün bu konuyla ilgili yazmaya başlamıştık.
Türkiyede mealler kadar tefsir yapılmadı, ama yapılanlara bakarak merhum Muhammed Hamdi Yazırın tefsirinin değerini daha iyi takdir edebiliyoruz.
Eğer Elmalılı tefsiri olmasa idi, saha meal sahası gibi başıboş kalacaktı.
Mehmet Âkif meali hazırlamaktan vaz geçince bu iş de Elmalılıya kalıyor. O da Mehmet Âkifin endişelerini paylaşarak, meali düz, kurallı türkçe ile yapmıyor. Elmalılı mealinde, Kuranın cümle yapısına uygun bir cümle tertibi görülür. H.Basri Çantay, Elmalılının mealin tercüme şeklini almasından çekindiği için böyle yaptığını belirtiyor.
Takvaları sebebiyle Kuran-ı Kerimin tercümesine çevresindekilerin ısrarları sonucu girişen bazı zevat, lafz-ı celilin türkçede karşılığını bulamazlarsa aynısını söylemekle iktifa etmişlerdir. (Osman Cilacı)
Elmalılı, Hak Dini Kuran Dilinde Tercüme bir kelâmın mânasını diğer bir lisanda aynen ifade etmektir diyor. Tercüme için efradını cami, ağyarını mani bir söz.
Bunun için iki dili, kaynak dili ve çevrilen dili, bütün incelikleriyle bilmek lâzım.
Mehmet Âkifin hassasiyeti, türkçe ve arapça hâkimiyeti, asıl meal elimizde olmamakla beraber, elde bulunan örneklerden çok iyi anlaşılmaktadır. Örnek, model, Âkif ve Elmalılı olmalı. Gerçek bir meal dili, onların incelikleri ifade edebilen zengin dili olmalı. Yaklaşımda da onların hassasiyeti, ihlâsı olmalı!
Âkif ve Elmalılı sonrası Kuran-ı Kerimi mealen de olsa türkçeye çeviren kalem erbabının en büyük handikabı, harf inkılâbını takibeden yıllarda gerek resmi gerek gayri resmi, Türk diline yapılan müdahalelerde aranmalıdır.
Cumhuriyetten itibaren Kuran-ı Kerimin türkçe tercüme faaliyetlerinde keyfiyetten çok kemiyet planında fark edilir bir artış dikkati çekmektedir diyen Osman Cilacı 21 mealin künyesini veriyor. Cemil Saidin Kuran-ı Kerim tercümesi (1925-1928) ile başlıyor, sonuncusu Muhammed Hamîdullahtan çevrilen Aziz Kuran. (2000)
Arada, doğrudan asıl metinden olmayan tercümeler de var: Ebulûla Mevdudinin Tefhimül-Kuranının tercümesi (1987, 8 C.) ve Muhammed Esedden Kuran Mesajı (1999, 3 C.)
Osman Cilacı, Mehmet Âkifden ve 5 Kuran mealinden örnekler veriyor. Sadelik ve anlaşılırlık yönünden en güzel meal Âkifin kaleminden çıkandır diyor.
Mevzumuz tercüme. Kuran tercümesi... Bu sahada, tercüme değil, meal kelimesini kullanma hassasiyeti yerleşmiş durumda. Kuranın aslî lisanından yapılan tercümeler yanında, tercümesinden tercüme şeklinde eserler de var.
Yukarıda belirtmiştik, acıkça kimliği belli bir eserden yapılan tercümeler var, bir de tercümeye esas alınan metnin belirtilmediği tercümeler/ mealler var.
Bütün meallerin hedef kitlesi okur yazar vatandaştır. Bu sebeple ve dil-türkçe üzerine çalışmalarımız sebebiyle Muhammed Hamidullahın fransızca tercümesinin çeviri-meali üzerine iki yazı yazdım. Bu yazılar 2001 yılında Umran dergisinde yayınlandı. (Bu yazıları daha sonra Yüzyılın Soykırımı kitabına da aldık.)
O iki uzun yazıdan sadece bir paragraf aktaracağım:
Allaha ibadet ederim, kulluk ederim. Fakat aynı anlama gelse ve türkçe olsa da, tapınmam. Allaha hamd ederim, şükrederim fakat Onu övmem! Ona inanmakla kalmam, iman ederim. Hamdsız, imansız, müminsiz, rahmansız, rahimsiz, hidâyetsiz, tevhidsiz, şahitsiz-şahadetsiz, şeriatsiz, islamsız, müslümansız, âhiretsiz, ahlâksız, ihlassız, kadersiz, hayırsız, şersiz, ihsansız...bir Kuran çevirisini bu yüzden -en hafif tabiriyle- yadırgarım!
Bu iki uzun makalede, sözkonusu mealle ilgili görüşlerimi ve tenkitlerimi dile getirdim. Bu hassas konuda ortaya konulan çalışmanın olumlu karşılanacağını ummuştum. Fakat, hayli hakaretamiz cevaplarla karşılaştım. Doğrusu, müteessir oldum.
Yapacak bir şey yoktu!
Sizin niyetiniz ne olursa olsun, konunun muhataplarının bunu değerlendirmeleri önemliydi ve bizim iyi niyetimiz suiniyet olarak görülmüştü. Veya biz tamamiyle öyle sanıyorduk.
Fakat, sözkonusu çevirinin 2002den itibaren yapılan baskılarında bizim eleştirdiğimiz birçok hususla ilgili düzeltmeler, değişiklikler yapıldığını gördük.
İlgililere uzun emek ve birikim mahsulü yazılarımıza değer verdikleri için teşekkür ediyoruz.
Bizim emeğimiz, çalışmamız bir teşekkürü hak eder mi?
Bu sorunun cevabını bizim vermemiz mümkün değil elbette!
Bütün okuyucularımızın ve âlem-i İslâmın rahmet ayını, Ramazanını tebrik ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.