Gürsel Tekine sorun, o size anlatır
Bülent Tanla kibar adam, nezih adam, CHPnin derdiyle dertlenen adam, gerçekten de sosyal demokrat fikriyatın bu topraklarda kök salmasını arzulayan ve bu uğurda çalışan adam.
Geçenlerde, Salih Tunanın televizyon programında bir araya geldik ve CHPyi, kurultayı, Kemal Kılıçdaroğlunu konuştuk.
Bülent Tanla, Kılıçdaroğluna inanıyor; bir Tony Blair potansiyeli taşıdığını düşünüyor.
Blair yakıştırmasını, ilk, bir gazeteci ağabeyimiz yapmıştı.
Eskiden, Bu Kemal Beyden bir şey olmaz, CHPye yazık diyordu, en galiz hakaret sözcüklerini sıralıyordu; birden liberalizmin izini süren sosyal demokrat fikriyatı keşfetti ve Neden olmasın? Niçin Kemal Beyden bir Tony Blair çıkmasın demeye başladı.
Çıkar mı?
Bilmem.
Hem, Blair, zannedildiği ve ileri sürüldüğü gibi, liberalizmin izini sürmüyordu. Süzme faşistti. Erken başarısı, Thatcherın biriktirdiklerini çarçur etmek, büyük müttefikin işgal politikalarına şahin katkılar sunmaktan ibaretti.
Blair iyi bir örnek sayılmaz.
Kemal Beyden bir Chavez de çıkmaz.
Bülent Tanla, Bülent Ecevitin 70li yıllardaki çıkışını, Chaveze benzetmişti. Sanırım, statükoya kafa tutan, resmi ideolojiyle ve CHP genetiğiyle ödeşen bir sosyal demokrat liderlik arzuluyor ve bekliyor.
Naçizane, ben de CHPnin çıkışının, böyle bir liderlikte mümkün olabileceğini düşünüyorum... Halka dokunmak diyorlar ya... Halka dokunacak, halkın derdiyle dertlenecek, icabında halk diliyle iletişecek ve kara kalabalıklara sizden biriyim dedirtecek bir liderlik...
Fakat, CHPnin kurumsallığı buna izin vermiyor.
Partinin görece demokrat yapısı, yani her kafadan bir ses çıkması ve her hizbin kendine ifade imkânı buluyor oluşu, ilginç bir biçimde partinin aleyhine oluyor.
Lider değil, kurumsallık belirleyici oluyor.
Kurumsal yapılarda lider eksenli politika yürütmek de, takdir edersiniz ki, pek mümkün görünmüyor.
Rahmetli Ecevitin, bütün parmaklar kendisini gösterdiği halde, 12 Eylülden sonra,bir daha dönüp CHPye bakmaması ve yoluna başka bir partiyle devam etmesi, bu kurumsallığın mahiyetini çok iyi özetliyor.
Hülasa, CHPden lider çıkmaz.
Hasbelkader lider özelliği taşıyanlar da, CHPyle frekans tutturamaz.
Peki, Chavez ve Blair istidadı taşımayan, böyle bir iddiası da olmayan, değişim vaat ederek partide hafif tertip bir heyecan fırtınası estiren Kemal Bey, gerçekten de partiyi değişimin eşiğinde tutabilecek mi?
Bunu istiyor...
Samimi bir çabası da var...
En azından bir arayış içinde...
Dolayısıyla, bu arayışı küçümsememek gerekiyor. Biz küçümsemiyoruz da, Kemal Bey bu samimi arayışını, gerçekten de samimi bir söylemle destekliyor mu? Daha doğrusu, arayışı konusunda inandırıcı olabiliyor mu?
Kurultay konuşmasını dinledim, sukutu hayale uğradım.
Hadi, bol bol Silivri edebiyatı yaptı, Atatürkün çocuklarıyız filan gibi eski ucuz numaraları sergiledi... Kemik laik oyları garantiye almak için böyle davranmak zorundaydı diyelim.
Peki, sosyal demokrat fikriyatla ne zaman kesiştiğini bilmediğimiz Sencer Ayatayı sosyal demokrasi hocalığına tayin etmek de ne oluyor?
Sence hoca araştıracak, sosyal demokrat fikriyatı anlatan 10 kitap bulacak, bunları Türkçeye çevirtecek ve yöneticilere dağıtacak.
Onlar da, kitaba bakıp bakıp konuşacaklar...
Bu mu?
Elli yılın solcu CHPsi, sosyal demokrasiyi Sencer Ayatanın tercüme ettireceği kitaplardan mı öğrenecek?
Ne lüzum var böyle dolambaçlı yollara? O okumamış haliyle Gürsel Tekine sorsunlar, o bile anlatır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.