Siz bari konuşmayın Orhan Bey!
Değerli Basın Konseyi Başkanı ve aynı zamanda Cumhuriyet yazarı Orhan Birgit çok öfkeli... Anlamaya çalışıyoruz öfkesinin nedenini...
Basın Bayramına ortakçı çıkmış.
Daha doğrusu, Basın İlan Kurumu, 24 Temmuz vesilesiyle bazı etkinlikler düzenlemiş.
Ona bozuluyor Birgit Bey.
Diyor ki, ...Asıl görevi medyaya verilen kamu ilanlarına aracı olmak için 195 sayılı kanun ile kurulan Basın İlan Kurumu adlı bir kamu kuruluşu, 24 Temmuz nedeni ile etkinlikler düzenlemeye kalkışıyor.
Hadi bunu, kurumlar arası kıskançlık ve çekişmeye verip geçelim.
Hayır, Birgit Bey geçmiyor.
Bu bayramı kutlama tekelinin niçin kendilerinde olduğunu gerekçelendiriyor.
Gerekçelendirirken de batıyor.
Şimdi Birgit Beyi battığı yerden çıkarmaya çalışacağız.
Çıkmaya niyeti olduğunu sanmıyorum ama deneyelim yine de...
Arkasından mebzul miktar basın karşıtı faaliyet bırakmış, basına yönelik kimi uygulamaları neredeyse sitayişle karşılayan, hatta Tan gazetesinin yakılıp yağmalanmasını bile anlayış çerçevesinde gören birinin çıkmaya niyeti olacağını düşünmüyorum ama denemeye değer yine de.
Ola ki, hicap duyar...
Ola ki, duydukları karşısında yüzü kızarır da, içinde basın geçen bir cümle kurarken asgari bir dikkat sarfeder...
Önce kendisi anlatsın: Sansürün kalktığı 24 Temmuz 1908in yıldönümlerini bizler yıllardan beri Gazeteciler Bayramı olarak kutlarız. Ama nedense bir yanılgı içinde olduğumuzu da düşünmek istemeyiz. Zira 104 yıl öncenin matbuatından resmi sansürü kaldıran Padişah Fermanı, isim ve biçim değiştirmiş olarak, sık sık kapımızı çalmıştır. (....) Sözü dolandırmadan, eveleyip gevelemeden söyleyelim; 92 meslektaşımızın Silivri, Diyarbakır cezaevlerinde yıllardır tutuklu bulundukları günümüzde özgür basından söz edilebilir mi?
Haklı...
Haklı olmasına haklı da, bu uzun atlamaya neden ihtiyaç duyuyor Birgit Bey?
Sansür, sadece istibdat dönemiyle sınırlı bir uygulama mıydı?
1908de son verilen bu kötü alışkanlık, durdu durdu, 104 sene sonra, Recep Tayyip Erdoğanın devr-i istibdadında mı hortlama gereği duydu?
Birgit Bey, sansür rezilliğine son verenlerin, yani İttihatçıların vurdurduğu Hasan Fehmi ve Ahmed Samimi nasıl açıklıyor?
Hangi istibdad rejimine kurban gitti bu gazeteciler?
Babıali Baskını neydi?
Hadi Cumhuriyet öncesi rezilliklerini geçelim; yeni bir rejim kuruldu, basın özgürlüğüne tümden kavuştu diyelim...
Peki, Takrir-i Sükûn neydi Birgit Bey?
Kapatılan onlarca mevkute?
İstiklal Mahkemesinin idam cezasına çarptırdığı gazeteciler?
Elazığ İstiklal Mahkemesinin mevkuf tuttuğu bu gazeteciler, Mustafa Kemalden özür dilemeleri ve her şeyi yazmayacakları sözü karşılığında serbest bırakılmışlardı... Yoksa asılacaklardı.
Hani basın özgürlüğü?
Sabahattin Aliyi kim öldürdü peki
Birgit Bey?
Nazım Hikmet ve Kemal Tahiri kim
12 yıl içeride tuttu?
Sabiha ve Zekeriya Sertele, Arif Oruça, Eşref Edipe, Necip Fazıla, Arif Oruça, Ahmet Emin Yalmana kim ne yaptı?
Tan gazetesini kim yakıp yağmaladı?
Tan gazetesinin yakılıp yağmalanması teşebbüs-i vatanperveranesine katılan meslek büyükleri kimlerdi? İlhan Beyi teşhis edebildiniz mi o kalabalıkta?
Herkes konuşabilir ama siz bari susun
Birgit Bey.
Basın karşıtı faaliyetlerini ballandıra ballandıra anlatan ve basın özgürlüğü konusunda söz söyleyecek en son kişi olan siz bari susun ki, nedamet getirdiğinizi düşünelim de, af cihetine gidelim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.