Camiye bağır soyguna sus
Türkiye'de temel çelişkinin hep dindarlarla laikler arasında olduğu söylenir. Bir başka deyişle öyle olduğu ezberletilir. Böylece soygun düzeni yürür gider.
Cami yapılıyor diye kızıp bağıranlar gözlerinin önünde soygun olurken ses çıkarmazlar. Çünkü soyguna ses çıkarmak işlerine gelmez. Sistem öyle kurulmuştur. Elitler, onlara temel çelişkinin dindarlarla laiklikler arasında olduğunu ezberletip, soygunu görmelerine izin vermezler.
Bu süreçte elitlerin hizmetkârları çok iş görürler, tali çelişkileri temel çelişki olarak vatandaşa yuttururlar. Oysa Türkiye'de temel çelişki emeğini katıp alın teriyle para kazananla soyguncu bir kısım sermayedar arasındadır.
En son yurtdışında bir rapor yayımlandı ve bu raporda, Türkiyeli zenginlerin 158 milyar dolarının vergi cennetlerinde olduğu açıklandı. Merkez Bankası'nın döviz rezervlerinin iki katı kadar bir rakam ama hiç ses yok. Cami yapılıyor diye bağıranlar hiç oralı değiller. Aynı tepkisizlik yeni Türk Ticaret Kanunu değiştirilirken de görüldü. AB'ye uyum yasalarının başında gelen ve şeffaflık üzerine kurulan yeni TTK, şirketten para çekme yasağı, faturaya isim yazma şartı, internet sitesi kurma ve bilançolarını yayınlama ilkeleri getiriyordu. Ama bu ilkeler değiştirildi.
TTK, denetlenmek ve tüketiciye hesap vermek istemeyen iş dünyasının lehine, yani tüketicinin aleyhine değiştirilirken, cami yapılıyor diyerek bağıranlardan gene tek ses çıkmadı. Adeta bu değişikliğe hepsi destek verdiler ve böylece kurulu düzenin değişmemesi için TBMM'de bulunan partilerin bütün milletvekilleri el birliğiyle yeni TTK'nin değişmesi için rahatça çaba gösterdiler.
Hatta iktidar ve ana muhalefet partilerinin grup başkan vekilleri, yeni TTK'da değişiklik yapılırken, kendi yeminli mali müşavirlik mesleklerini de dikkate aldılar, şirketlerin denetim işinde yeminli mali müşavirlere tekel hakkı veren bir maddeyi son anda verdikleri önergeyle yasaya koydurttular.
Ancak bizim uyarılarımızla 84 bin muhasebeciye yapılan bu haksızlık son anda önlenebildi. Fakat bunun da garantisi yok. Bunlar, "yasa bir gün yürürlükte kaldı bu hakkı elde ettik" türünden oyunlarla gene kendilerine rant kolluyorlar.
Gelelim cami yapılıyor dendiğinde bağıran, soyguna ses çıkartmayanların son oyununa...
İstanbul Sanayi Odası (İSO), 2011 için Türkiye'nin 500 büyük sanayi şirketini açıklamış.
İSO Başkanı, "İlk 500 sanayi şirketinde cari açık ve kur artışı kârları azalttı, borçlanma arttı. Yapısal dönüşüm yapılmadığı takdirde ülkemiz ekonomide bir üst lige çıkamayacak ve orta gelir tuzağı olarak adlandırılan aşamaya takılıp kalan ülkelerden biri olacaktır" diyor.
Oysa rakamlara biraz ayrıntılı baktığımızda İSO Başkanı'nın yorumlarına katılmak mümkün değil. Çünkü üretimden satışlar bir önceki yıla göre 500 büyük sanayi firmasında sabit fiyatlarla yüzde 13.1 çoğalmış. İmalat sanayisinde özel kuruluşlarda işgücü verimliliği geçen yıla göre pek öyle gerilememiş 2003'ü başlangıç 100 alan işgücü verimliliği endeksi (net katma değer /çalışan sayısı) 2010'da 130 iken 2011'de 129 olmuş. O halde işçiler pek de kötü çalışmamışlar. Peki kötü çalışan kim? Borç oranını yüzde 20 artıran patronlar! Gelelim borçların niye arttığına... İSO Başkanı'na göre, cari açık ve kur artışı nedeniyle artmış borçlar. Peki bu borçlar kimin kime borcu? Bir kısmı patronun kendi kendine borcu. Aksi takdirde cari açığın bu şekilde sürdürülemeyeceğini herhalde İSO Başkanı kendisi de biliyordur.
Peki bu borçlar, sakın Türkiyeli işadamlarının şu vergi cennetlerine giden 158 milyar dolardan alınmış olmasın? Bu durumda patronların kendi kendilerine yaptıkları borçlar artmış oluyor ki, buna da gerçek borç denemiyor. Bu sanal bir borç oluyor. Böylece bu sanal borçlarla bunlar hem Türkiye'de vergi vermiyorlar hem de kendi şirketlerine verdikleri borçlara yüksek faiz alarak adeta yurtdışına kâr transferi yapıyorlar. Gelelim İSO Başkanı'nın yapısal reform talebine... Gerçek yapısal reform ilkeleri Prof. Dr. Ünal Tekinalp'in hazırladığı AB müktesebatına uyumlu yeni TTK ile getirilmişti. Ama maalesef bu yasanın yapısal reform getiren hükümleri TOBB, TÜSİAD gibi kuruluşların medyada kopardıkları gürültü sonucu değiştirildi. İSO Başkanı da herhalde olanlara itiraz etmedi. Etseydi sesini duyardık. Eğer şimdi yapısal reform talebi varsa önce yeni TTK'yı değiştirten TOBB ve TÜSİAD'la yüzleşmesi gerekiyor. Ayrıca hepsi de pekala biliyor ki, yeni TTK değiştirilmeseydi, İSO Başkanı'nın şikâyet ettiği cari açığın nasıl finanse edildiği açıkça görülecekti. Zaten görülmesi istenmediği için yeni TTK değiştirildi.
Anlayacağınız cami yapılıyor denince bağırıp, soyguna susanlar, vatandaşın zekâsını da küçümsüyor. Olanları vatandaş görüyor. Dolayısıyla, bu ülkede emek verimliliği düşmediği halde, "Borçlarımız arttı, kârlarımız azaldı" demek, en hafifiyle insafsızlıktır. Bu masalı siz kendinize anlatın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.