Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Nüfus yapısına bakınca...

Nüfus yapısına bakınca...

Suriye'de kurulması endişe uyandıran "Batı Kürdistan" tasavvurumuz şu:

-Kuzey Irak'tan Akdeniz'e kadar olan bölge Kürtler'in hâkimiyet alanı olacak.

Bu alanın uzunluğu 900 kilometreden oluşuyor, derinliği ise meçhul.

Acaba bu bilgi doğru mu?

Ortadoğu Barış Araştırmaları Merkezi Başkanı Doç. Dr. Veysel Ayhan, "Kürdistan'ın, Kuzey Irak'tan Akdeniz'e kadar uzanan bir toprağa yayılacağı söyleniyor. Böyle büyük bir Kürt devleti oluşabilir mi" sorusuna şu cevabı veriyor:

"Oluşamaz. Demokrafik olarak bu mümkün değil. Çünkü etnik temelli bir devlet kurmaya kalktıklarında binlerce Arap'ı o bölgeden sürmeleri gerekir. Buna ne Kürtler'in gücü yeter ne de dünya buna izin verir. Mesela bugün Kürtler Haseki vilayetini alıyorlar ama Haseki vilayetinden Halep vilayetine gelinceye kadarki sınır bölgesinde çoğunluğu oluşturmuyorlar. Yani sınırda bazı bölgelerde ve kasabalarda varlar ama çoğunda yoklar. Sınırda Türkmen ve Arap köyleri de var. Hatta bazen 100-150 kilometrelik sınır boyunca hiçbir Kürt yerleşim birimi yok."

"Kürtler neredeler" sorusunun cevabı ise şöyle:

"Suriye'de Kürtler iki bölgedeler. Bir Kürt Dağı denen bölgedeler. İki, Haseki bölgesindeler. Kürtler'in çoğunlukta olmadığı arada kalan bölge ise 600-700 kilometrelik bir sınırı kapsıyor ki, Kürtler Haseki ve Halep bölgelerinde siyasi statü istiyorlar. Aslında Kürtler federal bölgeden ziyade, çoğunlukta oldukları kasabaları ve mahalleleri yönetmek istiyorlar." (Taraf, Neşe Düzel ile mülakat)
Vaziyet bu.

Üç beş şehir, kasaba ve mahalledeki Kürt çoğunluğun siyasi statü talebi, bütün Türkiye-Suriye sınırını kapsayan bir "Batı Kürdistan"a dönüşüyor ve bu da "Büyük Kürdistan"ın Suriye ayağı oluyor.

Korkunç bedel

Bize geliyorsunuz, İstanbul'da Diyarbakır'dan çok Kürt var.

Mersin'de, İzmir'de, Antalya'da, Ankara'da, şurada burada öyle...

Birileri, Doğu-Güneydoğu'ya "Kuzey Kürdistan" demeyi çok seviyor ama homojen bir Kürt nüfusun bulunduğu öyle bir Kürt coğrafyası çıkarmak bile imkânsız.

Ve Türkiye'yi Türk coğrafyası-Kürt coğrafyası diye ayrıştırmak imkânsız.

Kuzey Irak bile homojen bir Kürt yapılanması haline gelemiyor. Çünkü Arap, Türkmen, Asuri nüfusun yoğun olduğu bölgeler var.

Türkiye'ye dönersek, Kuzey Irak'tan, Suriye'den yola çıkıp, Osman Baydemir gibi "Türkiye Kürdistanı oluşacağı" hayaline soyunmanın "bedel"i henüz düşünülmüş değil.
Suriye'de bir Kürt coğrafyası oluşturmak için "Binlerce Arap'ı sürmek gerekecek"se, Türkiye'de böyle bir coğrafi ayrışmanın nasıl Türk-Kürt sürgünlerine ve onun da nasıl bir toplumsal faciaya yol açacağını düşünmek bile korkutucu.

Türkler için korkutucu.
Kürtler için korkutucu.
Korkulardan politika üreterek, birlikte yaşadığımız insanlara öfke duymaktan da kaçınmalıyız, boş ümitlerin peşine düşerek kadim kardeşlikleri torpillemekten de...

Geniş yürekli yönetimler

Bu coğrafya... İslam coğrafyası... Asırlar içinde çok birbirinin içine girdi. Etnik anlamda da, mezhebi anlamda da hatta din farklılığı anlamında da.

Bu topraklarda barış ancak geniş yürekli yönetimlerin marifetiyle gerçekleşebilir.
Birinci Dünya Savaşı cehennemi ve peşinden gelen emperyalist çıkarların yönlendirdiği "Ulus devletleşme", ona paralel oluşan gergin sınır politikası, maalesef kardeş toplulukları birbirine karşı gardını almış topluluklar haline getirdi.

Bu coğrafyada herkesin bir yeni dil bulması gerekiyor.
Özellikle Türkiye'nin yeni dil bulması ve bunu paylaşılır hale getirmesi gerekiyor. Aslında "sıfır sorun" böyle bir dil idi. Bence hâlâ önemli.

Ama Türkiye'nin barış iklimini inşaya, kendi bünyesinden, farklı etnisite ve mezhep aidiyetlerini hem tatmin eden hem kaynaştıran bir vasatı oluşturmaktan başlaması gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Taşgetiren Arşivi