Tesettür ve başörtüsü mıncıklanmamalıdır
SANATÇI Nejat Uygur hastahaneye yatırılmış. Başbakanın eşi Emine hanımefendi ziyaretine gitmek istemiş, Uygur’un refakatindeki hanımına telefonla haber vermişler. Hastahane yetkililerine “Başbakanın hanımı ziyaretimize gelecek” demiş. “Kesinlikle olmaz!.. O başörtülüdür, bu kıyafetiyle kurumumuza giremez...” cevabı verilmiş. Kadıncağız şaşırmış, telefon açmış. “Size çok teşekkür ediyorum, görüşmenin hastahanede olması mümkün değil, dışarıda bir yerde buluşalım...” demek zorunda kalmış.
Ne ibretli, ne hazin, ne düşündürücü bir vak’a değil mi? Ülkenin başbakanının hanımı bir devlet hastahanesine giremiyor.
Başbakanın gücü buna yetmiyor.
Özal başbakan iken, bir gün doğudaki büyük bir bürokratı telefonla aramış. Bürokrat savsaklamış, ben sonra ararım demiş... Akşama emekli edilmiş!...
İKİNCİ VAK’A; Kozan’da (Adana) bir kız öğrenci kompozisyon birincisi olmuş.
Törende kürsüde konuşurken “İn aşşaaa!...” diye haykırılmış ve kızcağız apar topar kürsüden indirilmiş. Suçu neymiş? Başörtülüymüş... Ahmet Altan bu konuda çok güzel, fevkalade bir yazı yayınlandı. Mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum. (Taraf gazetesinde /gazetem.net/ internet sitesinde. Başlığı: Türbanlı Kız)
Başörtüsü meselesi ülkemizin kanayan yarasıdır. Yazık ki, bizler bu yarayı tedavi edemiyoruz; krizi hukukun, bilgeliğin, insan haklarının, demokrasinin rehberliğinde aşamıyoruz.
Türkiye bir rantlar ülkesidir. Telaffuzu güzel olmuyor ama Rantistan demeliyiz.
Tesettürü, başörtüsünü de rant konusu yapanlar var.
Halkın tesettürüne bir şey dediğim yok da, yüksek Müslüman tabaka, tesettür, bilhassa başörtüsü konusunda geçer not alacak durumda değil.
Geçenlerde, dünyanın moda kralı olan Pierre Cardin bir dergiye beyanda bulundu ve biz Türkiyeli Müslümanlara, arzu edersek yardım edebileceğini söyledi. Onun bu teklifini ciddiye alan, başvuran, harekete geçen oldu mu acaba?
Hem kel, hem fodul diye bir deyim vardır. Biz hem kendimiz bu işi halledemiyoruz, hem de dışarıdan yardım istemiyoruz.
Bazılarımız da ben bilirim, ben ne yaparsam en iyisini yaparım, ben yapılabilecek her şeyi yapıyorum, benden iyi bilen yok, ben ben ben ben ben (sonsuza kadar) havaları içinde.
Medeniyet, kültür, sanat işlerinin şakası yoktur. Bu işler birikimsiz, ihtisassız (uzmanlık olmadan), taşra ve varoş zihniyetiyle halledilmez.
İnsanlar, iyi niyetli olarak da hatâ edebilirler. Bizde birtakım Müslümanlar gayet temiz niyetlerle yanlış yapıyor tesettür ve başörtüsü konusunda.
Güç denilince sadece madde ve sayı çokluğu düşünülmemelidir. Sanat, estetik, kültür ve medeniyet üstünlüğü en büyük güçtür... Ahlâk, fazilet, yüksek karakter de büyük güçtür.
Cahiller, yetersizler, kültürsüzler şu tesettür ve başörtüsü meselesini de mıncıklayıp bu hale getirdiler.
İslâm şeriatına ve medeniyetine uygun olarak rabıtalı şekilde giyinen hanımlara ve kızlara bir şey dediğim yoktur.
Tesettür konusunda rüküşlüğe ve zevksizliğe asla meydan vermemeliyiz.
Tesettürde yükselmek için mutlaka rehberlik gerekir.
Dinî faaliyetlerde, kazançtan ve ranttan önce hizmet gelir. Birilerinin, tesettürden ve başörtüsünden para kazanacağız, çok zengin olacağız diye bu işleri berbat etmelerine izin vermemeliyiz.
Birileri “Sen bu konularda uzman mısın ki, böyle yazıp duruyorsun?” diyebilir. Uzman değilim ama okur-yazar, düşünen bir vatandaşım. Dikkat buyurulursa çareler ve çözümler üretip teklif ediyorum. Ben yaparım demiyorum.
Türkiye’nin yüksek Müslüman tabakası, tesettürlü üniversite talebeleri dünyanın en güzel giyinen hanımları olmak mecburiyetindedir.
Bugünkü tesettür kıyafetiyle ve başörtülerle bu kültür ve medeniyet savaşını kazanamayız.
Halkı kasd etmiyorum, yüksek tabaka Müslüman hanım ve kızlarımızın kıyafetlerine, başörtülerine bütün dünya hayran kalmalıdır.
Birileri her şeyi paraya, ranta, maddeye alet ettiler; bari şu tesettür ve başörtüsü konusunu onlara mıncıklatmayalım.
Bizde zaman zaman tesettür defileleri yapılır. Bir hafta önce mayo veya açık saçık kıyafetler teşhir eden mankenler kiralanır. Mesela 250 kıyafet sergilenecektir. Bunların 250’si de Avrupa/Batı kıyafetidir. İçlerinde bir tek millî/İslâmî kadın kıyafeti yoktur. Gösteri ve tiyatro yapmak için bu mankenlerden birinin yarı yüzünü kapayan peçeye benzer bir bez takıldığı da oluyor... Allah için söyleyin, böyle tesettür, böyle başörtüsü defilesi olur mu? Bendeniz yıllar önce böyle bir defileye gitmiştim. Kulakları sağır edecek derecede yüksek bir müzik çalınıyordu. Ne müziği? Berbat bir Batı müziği...
Osmanlının torunları olan bugünkü Müslümanların tesettür ve başörtüsü konusunda bu hallere düşmeleri doğrusu çok ayıp ve hazindir. Ne zaman ve nasıl toparlanacağız?
Tesettür ve başörtüsü meselesinde hangi vakıflar, hangi cemaat ve dernekler, hangi sivil kuruluşlar, hangi pabucu büyükler teşebbüse geçecektir?
Teşebbüse geçilse, karşımıza büyük bir belâ çıkacaktır. Birtakım yiyiciler, rantçılar, bu konuda ortaya konulan fonları, bütçeleri yağmalamak için, hiçbir ehliyetleri ve liyakatleri olmadığı halde “Bunu ancak biz yaparız...” diye ortaya atılacaklardır.
Tesettür ve başörtüsü ranta ve ticarete alet edilmemelidir.
Cehalete, bencilliğe, kültürsüzlüğe kurban edilmemelidir.
Namaz ve cemaat gibi tesettür ve başörtüsü de Ümmet’in bütününün meselesidir.
Tesettür ve başörtüsünde kemmiyet değil, keyfiyet esastır.
Güzel, zarif, şık, üstün olmayan bir tesettür ve başörtüsü yeterli değildir.
Yüksek tabaka ve temsilci Müslüman hanım ve kızlar, başları açıklardan daha sanatlı ve zevkli giyinmelidir.
Tesettür konusunda düşmanlık, çekişme, gerginlik olmamalıdır. Müsabaka (yarışma) yapılmalıdır.