Dua ediyoruz fakat niçin kabul edilmiyor? (3)
Bu soru yeni değil, aklımız yettiğinden beridir duyduğumuz ve söylediğimiz bir cümledir. Şöyle bir canlı örnek takdim edelim:
Bu soru yeni değil, aklımız yettiğinden beridir duyduğumuz ve söylediğimiz bir cümledir. Şöyle bir canlı örnek takdim edelim:
Başınız şiddetle ağrıyor. Evinizdesiniz. Karşınızda ecza dolabı. Ecza dolabına bakıyor ve: aspirin, aspirin, aspirin, kelimesini tekrarlıyorsunuz. Saatlerce aspirin kelimesini tekrarlasanız yine baş ağrınız geçmez. Yerinizden kalkar, ilacı alır ve içtikten sonra Rabbimizden şifa dilersek, Allahın izniyle başımızın ağrısı geçer.
İşten, bürodan, camiden, okuldan geldiniz. Karnınız aç. Oturduğunuz koltuk üzerinde başlıyorsunuz konuşmaya: Ekmek, yemek, ekmek, yemek, börek, börek diyerek saatlerce yemek ismini söyleseniz, yemekler yerlerinden kalkarak gelip sizin ağzınıza girmez. Ve siz aç kalırsınız. Çözüm ne? Lavaboya gitmek, ellerimizi yıkamak, sofraya oturup Bismillah diyerek, yemeğe başlamak. Sizi doyuranın ve su içerek susuzluğunu giderenin Rabbimiz olduğunu aklımızdan çıkarmamak. İşte çözüm budur.
Şimdi bu basit örneklerden hareket ederek, kaldığımız yerden devam edelim:
Örnek 2: Bizleri belalardan, kötülüklerden koru Yarabbi. İhya isimli meşhur eserin müellifi İmam Gazali der ki: Yeryüzünde oluşan tüm kötülüklerin, belaların sebebi üçtür.
¥ Haksız kazanç,
¥ Gerekli olan yere harcama yapmamak,
¥ Gereksiz olan yere harcama yapmak. Şimdi, bu üç sebep devam ettiği müddetçe, kötülüklerden, belalardan başımızı çekip almamız oldukça güç gözüküyor. Önce fiili duamız olan üç vazifeyi yapacağız ve daha sonra ellerimizi Yaratanımıza kaldırıp, dua edeceğiz.
Örnek 3: Hastalarımıza şifa ver Ya Rabbi. Bizleri hastalıklardan koru Yarabbi. Medineye iki doktor gelir. Altı ay hasta beklerler fakat hiç kimse gelmez. Peygamberimizin yanına giden doktorlar; Ey Allahın Resulü. Senin ashabın(arkadaşların hastalanmaz mı?) derler. Peygamberimiz Efendimiz: Benim ümmetim, acıkmadan yemez, doymadan kalkar, buyurur. İstanbulda bir toplantı yapılır. Konu: Toplumumuzun yakalandığı hastalıklar ve sebepleri. Ve ilmi toplantının sonuç bildirgesi ilan edilir: Bugün hasta olanların yüzde 95nin hastalık sebebi, yanlış usullerle yemek yemekten, geriye kalan yüzde beşi ise Allahtandır. Tüm hastalıkları yaratan Rabbimizdir. Ne var ki sebepler üzerinde durulunca, karşımıza bu acı tablo çıkıyor.
Sigara sağlığa zararlı olduğu halde içelim, Alkol haram olduğu halde su gibi tüketelim, Peygamberimiz az yeyiniz, doymadan kalkınız buyururken, karınlarımızı patlar derecesinde şişirip, daha sonra: Ya Rabbi bizi hastalıklardan koru, diye dua edelim. Ne kadar komik geliyor değil mi? Müslümanlar olarak inancımız şudur: Hastalıklarımıza şifa verecek sadece Allahtır. Şuara Suresi/80. Ne var ki hastalanmamak için bizlerin sağlıklı yaşamasını emreden de yine Rabbimizdir.
Örnek 4: Yarabbi! Ülkemizi trafik kazalarından koru. Konya Selçuk Üniversitesinde Prof. Dr. Saffet Köse Hocamızın Trafik risalesi vardır. İmkân olsa bu risaleyi broşür halinde bastırıp tüm şoförlere, kurslara ve motorlu taşıt kullanan herkese dağıtmak gerekir. Size canlı bir hatıramı anlatmak istiyorum. Genel Cerrah Bölüm Başkanı Muhterem Prof. Dr. Nihat Bengisu Bey, aynen şöyle demişti: Trafik kazalarında acile gelen hastalarımızın ya göğüsleri çatladığı halde gelirler, ya da beyinleri zarar gördüğü halde gelirler. Göğüsleri çatlamış olduğu halde gelenler, emniyet kemerini kullananlardır ki tedavisi yapılır ve taburcu edilir. Ne yazık ki beyinleri arızalanmış olanların büyük çoğunluğu vefat ederler. Ben Müslüman bir hekim olarak, şunu diyorum. İslamiyet insanın bedenine gelecek her türlü tehlikeyi, zararı yasaklamıştır. Emniyet kemerini kullanmamak, bedenlere tehlike daveti çıkarmaktır. Emniyet kemerinin takılmasının dini bir vecibe olduğuna inanıyorum.
Polis veya ceza korkusu ile değil bedenimizin üzerimizdeki olan hakkını düşünerek, ideolojik tavır ve bakışla değil, gerçekçi bir anlayışla lütfen trafikle alakalı fiili dualarımızı yapalım ve daha sonra: Ya Rabbi ülkemizi trafik kazalarından koru demeye yüzümüz olsun.
Şu gerçeği unutmamalıyız. Rabbimiz dilerse bulutsuz yağmur da yağdırır. Ama sebepler yaratan yüce Yaratıcı, her şeyi sebepler zinciri ile yaratmıştır. Kolaya kaçarak ve dillerimizin alışkanlık haline getirildiği nice dualarımızın, arka bahçesine girmez, fiili olarak görevlerimizi yapmaz isek, dua ile alakalı vazifelerimizi ihlal etmiş oluruz.
Biz ona her meseleyi çözüp halledecek yol ve yöntemi (sebepleri) de gösterdik Kehf Suresi/84.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.