Hocaefendiden Şamile istihbarat zaafiyeti uyarıları
Fethullah Gülen Hocaefendi, Gaziantep katliamı sonrası yayınladığı başsağlığı mesajında istihbarat konusunda daha dikkatli olunması gereğine dikkat çekiyordu. Ardından Şamil Tayyar, Gaziantep Emniyet Müdürünün olaydan hemen önce başka bir göreve atanmasından yola çıkarak, Gaziantep katliamında istihbarat eksikliği ya da yetersizliği olduğunu vurguladı. Gaziantep Valisinin, Şamilin kibarca yaptığı eleştiriye yanıtıysa herkes kendi işine baksın! gibisinden bir demeç! Şamil neci? Milletvekili! Hem de Gaziantep Milletvekili! Böyle bir görüşünü dile getirmesi, zaten kendi işine baktığının somut bir kanıtı değildir de nedir? Hocaefendinin sözleriyse mantık süzgecinden geçmiş, deneyim potasında eritilmiş bir uyarı sadece. Buna başka anlam yüklemeye kalkışmak en hafifinden densizlik olur.
Peki, istihbarat boşluğu hangi boyutta? Casuslar Türkiyede cirit atıyor, her türlü eylem yapanın yanına kar mı kalıyor? Gaziantep katliamı sonrasında sekiz kişinin gözaltına alınması, bombayı patlatan kişinin adıyla, sanıyla, mesleğiyle, doğum yeriyle, fotoğraflarıyla belirlenmesi gerek MİT gerekse de polisin çok çabuk hareket edebilmesini sağlayacak bilgi kaynakları bulunduğunu gösteriyor. Ne var ki, PKK, El Muhaberat ve Esedin hayalet askerlerinin denetimine girdikten, İran istihbarat örgütü VEVAKın da işe bulaşmasından sonra, geçici bir süre, istihbarat boşluğu oluştuğunu düşünmek mümkün. Türkiyeye sığınan Suriyeli general ve yüksek rütbeli subaylar, mutlaka MİT tarafından sorguya çekilmiş, önemli bilgiler de vermişlerdir. Ama Şebbiha yani hayalet olarak adlandırılan, kirli işlere bulaştıkları gerekçesiyle zamanında Suriye ordusundan kovulmuş, şimdilerdeyse Esedin bağrına bastığı, VEVAKın sırtını sıvazladığı öne sürülen adamlardan kurulu, vur-kaç yöntemiyle kanlı eylemler gerçekleştiren güçlerin Türkiyeye sızıp sızmadığı, bunların PKKnın dizginlerini hangi ölçüde ele geçirdiği henüz tam anlamıyla açıklık kazanmış değil. Türkiye-ABD ortak istihbarat işbirliği girişimi, tampon bölge kurulmasına değin uzayacak bir dizi önlemi, aşamalı olarak gündeme getirecek yapılan açıklamalara göre. Bu da, kısa vadede Türkiyenin elini rahatlatır.
***
Esedin şu anda tek amacı var; ne yapıp edip Türkiyenin Suriyeye saldırmasını sağlamak. Hatırlayacaksınız, 1980 yılında İran çok ciddi bir kargaşaya doğru gidiyordu doludizgin. Hadi Gaffari ve Sadık Halhalinin başını çektiği, kan dökme ve özgürlüğün istibdadını egemen kılma dönemi nedeniyle başlayan mollalara yönelik saldırılara deneyimsiz ve örgütlenmemiş devrim muhafızları direnmekte çok zorluk çekecek belki de İranda, batının da körüklediği ciddi bir iç savaş yaşanacaktı ki, Saddam Hüseyin İran sınırını geçti. Bu da devrim muhaliflerinin, vatanı kurtarmak adına Humeyni çevresinde birleşmesine neden oldu. Böylece de İran bir iç savaş tehlikesinden kurtuldu. Bugün Esedin yapmak istediği de bu. Yani Türkiye, Suriyeyi vurursa muhaliflerin arkasında saf tutacağını sanıyor. Ancak hesaba katmadığı bir şey var: Türkiye, Irak değil. Demokrasiyle yönetilen ve Esedin hayal edemeyeceği kadar geniş bir devlet deneyimine sahip. Türkiye, Suriyeye saldırmaz, Suriye askeri Türk sınırını aşmadıkça. Tabi Esedin paralı katillerince uygulanan şiddet hareketlerini de yanıtsız bırakmaz. Nasıl mı? Bunu hep birlikte göreceğiz. O zaman da istihbarat zafiyetiyle ilgili kaygılar, sanırım kendiliğinden ortadan kalkacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.