CHP değişmezse alternatif de AK Parti'den çıkar...
İlhami Soysal anlatmıştı...
Subaylığından tanıdığı Cevdet Sunay Cumhurbaşkanı olunca ilk söyleşisini Soysal'a vermiş.
Bunun üzerine İlhami Soysal yeni Cumhurbaşkanına soracağı soruları yazmış ve Çankaya'ya göndermiş.
İç ve dış politikadaki sorunları, sosyal ve siyasi meseleleri, ekonomiyi, idareyi ele alan kapsamlı bir sorular listesi hazırlamış İlhami Soysal.
Kendisine bildirilen gün ve saatte Çankaya'ya çıkmış.
Cumhurbaşkanlığının ilk günlerini yaşayan Sunay onu çok iyi karşılamış.
Soysal Sunay'ı kutlamış, Sunay da Soysal'ın halini hatırını sorup gönlünü almış.
Daha sonra Sunay çalışma masasının üzerinde duran ve Soysal'ın sorularının yazılı olduğu kâğıtları almış eline,
- İlhami sen delirdin mi bunlar ne biçim sorular, diyerek İlhami Soysal'a çıkışmış.
Her şey bilinemez ki
İlhami Soysal şaşkın biçimde "Sayın Cumhurbaşkanı, sorularımda ne gibi hatalar yapmışım" diye sormuş Sunay'a...
Sunay gülmüş.
- Ben bütün bu soruların cevabını bilseydim burada olur muydum, demiş İlhami Soysal'a.
Hakkında üretilen bütün fıkralara rağmen, yakından tanıyanlar rahmetli Sunay'ın şaşırtıcı üslubuna karşın zeki ve nüktedan bir kişi olduğunu anlatırlardı.
"Ben bütün bu soruların cevabını bilseydim burada olur muydum" demesi de çeşitli makamları işgal eden ve kendisinin de aralarında olduğu önemli kişilere dönük ince bir iğneleme değil mi?
Gerçekten de kimse her sorunun cevabını ve her sorunun çözümünü bilemez.
Misyon ve vizyon
Ülkenin yönetimine talip olup kitleleri de peşlerinden sürüklemeyi başaran siyasetçiler, her sorunu çözeceklerine inanıldığı için değil, ülkeyi ve toplumu daha ileriye taşıyacaklarına inanıldığı için halktan oy alırlar.
Bu da bir heyecan, bir misyon ve bir vizyon meselesidir.
Tayyip Erdoğan "Cumhuriyet'in 100'üncü yılında Türkiye dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasında olacak" dediği zaman, sözünü ettiğim misyona adanmışlığı ve vizyona eklenmiş heyecanı kitleler hissediyor ki, arkası arkasına üç seçimde AK Parti tek başına iktidar oldu.
Ve hepimiz Türk demokrasisinin en büyük eksiğinin, iktidara gerçekten aday bir muhalefet partisinin bulunmamasından kaynaklandığını biliyoruz ve yakınıyoruz.
Bu durum PKK terörü kadar demokrasiyi ve istikrarı tehdit ediyor.
Çünkü iktidara alternatif muhalefet olmayınca, iktidar sahipleri her yaptıklarının doğru ve her söylediklerinin hikmet olduğunu zannederler.
Muhalefetsiz olmaz ki
Güçlü muhalefetler iktidarların az hata yapmalarını sağlayan emniyet valflarıdır. Ve demokrasinin en büyük erdemi olan değişimi gerçekleştirecek en etkin araçlardır.
Bu açıdan özellikle ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu'nun her konda Başbakan'a laf yetiştirmekten çok topluma vizyonunu anlatması, ufuk açarak heyecan aşılaması "CHP'nin hedefleri AK Parti'nin hedeflerinden daha somut ve büyük" söylemine somut projelerle halkı inandırması, herhalde netice alıcı bir siyaset yöntemi olacaktır.
Oysa terörü sona erdirmek için CHP'lilerin şimdiki iktidardan farklı ne yapmayı planladıklarını bile bilmiyoruz. Beytüşşebap'ı hedef alan son terör saldırısı ertesinde, alternatif çözüm arayışına ilişkin toplumsal beklenti yeniden gündeme gelmek durumunda değil mi?
CHP siyaset tarzını değiştirmezse AK Parti'nin alternatifsizliğinin sona ermesi için bu partinin bölünmesini ve bu kadrodan yeni bir parti çıkmasını beklemek gibi çok uzun bir siyasal sürece mahkûm oluruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.