Draghi'nin planı Türkiye'nin notunu artırır mı?
Avrupa ekonomisi yaz aylarında daha da kötüye gitti. İşsizlik oranı yüzde 11.3'e yükseldi euro bölgesinde. Bu nedenle de Avrupa Merkez Bankası'nın (AMB) yeni tedbirler alması önemli bir beklenti haline geldi. Sonunda dün Başkan Mario Draghi beklenen önemli açıklamalarını yaptı. AMB'nin yeni planına göre politika faizleri değişmedi, gene yüzde 0.75 seviyesinde bırakıldı. Bankaların merkez bankasında park ettiği paralara sıfır faiz verilmesine devam edildi.
Değişiklik tahvil alımlarıyla ilgili yapıldı ve yeni bir tahvil alım programı açıklandı. Yeni programa göre AMB doğrudan ülke devlet tahvillerini satın almayacak. Ancak ikincil piyasadan üç yıla kadar vadeli ve tutarı sınırlanmamış miktarda tahvil alımı yapabilecek.
Bu yeni tahvil alım programının eskisinden en önemli farkı, piyasa koşullarına göre karar alınabilecek olması. Böylece Draghi piyasalara daha yoğun müdahale yapabilecek.
Hatırlatmakta fayda var. Fransa Devlet Başkanı François Hollande seçilmeden önce, sürekli bu konuya değinmişti. Hollande, krizden çıkabilmek için AMB'nin, bankalara yüzde bir faizle ucuz para vererek bankaların yüksek faizle tahvil almalarına yol açıp onlara çıkar sağlayacağına, doğrudan devlet tahvillerini almasını, yani birincil piyasadan alım yapmasını önermişti.
Böylece vatandaşın alın terinin yüksek faizler yoluyla bankalara kaptırılmasının önleneceğini, yüksek faizleri ödemekte zorlanan vatandaşların ağır vergiler altında ezilmekten kurtulacağını söylemişti. Fakat AMB'nin açıklanan yeni programı Hollande'nin seçim vaadine uymadı.
Peki bu yeni program, ülke borçlanma faizlerini düşürüp borçlanmada rahatlama sağlar mı?
Aslında yeni program Hollande'nin önerdiği radikal bir faiz gerilemesini sağlayamaz. Çünkü ikincil piyasadan yapılan alımlar birincil piyasada oluşan bankaların satın aldığı tahvil faizlerini pek değiştiremez. Onlara ancak likidite sağlar.
Bunun sonucunda İspanya, İtalya, Portekiz gibi yüksek faizle borçlanan ülkelerin kâğıtlarına, "nasıl olsa likidite sağlanacak" düşüncesiyle risk azaltıcı etki yapacağından talep artar ve faizleri bir miktar gerileyebilir.
Bu beklenen faiz gerilemesi, İspanya'nın on yıllık tahvilde yüzde 6.13, İtalya'nın benzeri tahvilde yüzde 5.43 olan faiz oranlarını radikal biçimde azaltamaz. Zaten bu konuda Draghi, ülkelerin istikrar programlarını harfiyen uygulamaları halinde sorunun çözüleceğini belirterek, merkez bankalarının hükümetlerin tutarlı kararları olmadan bir şey yapamayacağını ileri sürdü.
Gelelim bundan sonra ne olacağına...
Euro, devleti olmayan bir para birimi. Dolayısıyla euro'nun sorunlarını çözme görevi kurumların üstüne kalıyor. Bu sorunu çözecek en önemli kurum ise AMB ve Avrupa Komisyonu. Ortada böyle siyasi bir boşluk olduğu için yeni tahvil alım programı ülkelerin borç risklerini pek azaltamayacak. İş yine ülke ekonomilerinin kendi programlarını iyi yürütmelerine kalacak.
Gelelim Draghi'nin yeni tahvil alım programının Türkiye ekonomisine etkisine...
Planın açıklanmasının hemen ardından İspanya ve İtalya'nın on yıllık kâğıtlarında hafif faiz gerilemeleri oldu.
Bunun Türkiye piyasalarına etkisi tabii ki olumlu olacak. Türkiye'de faizlerin az da olsa gerilemesine katkı yapacak. Avrupa'da ikincil piyasadan tahvillere likidite sağlanması gerginliği azaltacağı için Türkiye de bundan faydalanacak.
Dün, Türkiye'nin on yıllık euro üzerinden tahvilleri yüzde 3.75 faiz oranıyla işlem görüyordu. Bu oran, İspanya, İtalya ve Portekiz'in oldukça altında bir borçlanma oranı.
Belki de bu yeni gelişme notçuların artık kasti olarak yatırım yapılamaz seviyede düşük tuttukları Türkiye'nin ülke notunu artırmasını sağlar. Çünkü bu faiz oranları, piyasaların notçulara inanmadığını açıkça gösteriyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.