CHPnin rölünü çalan parti
AKPyi içeriden ve kültürel kodlarıyla birlikte en iyi analiz edebilecek evsaftaki isimlerden birisi Mehmet Barlas olmalı. Zira Barlasın AKPnin kuruluş ve olgunlaşmasında bir katkısı olduğu muhakkak. Onu bizden iyi tanıdığı da söylenebilir.
NYTimesin ifadesiyle, Başbakan daha önce de İshak Alatonun tezgahından geçtiğini ifade etmişti. Dolayısıyla AKPyi en iyi analiz edecek durumda olan isimler arasında sırasıyla Mehmet Barlasla birlikte İshak Alaton gibi isimler gelmektedir. 22 Temmuz seçimlerinden sonra AKP ile ilgili sistematik analiz türünden yazdığım yazılarımda AKPnin CHPnin reformcu veya deformcu çizgisini devraldığını ve CHPnin en önemli misyonları arasında yer alan dinde reform çığırının bir şekilde AKPye intikal ettiğini yazmıştım. Fazla etki göstermedi ve yankı bulmadı. Besbelli ki yazı bu yönüyle kaale alınmadı ve insanlar bu da amma abarttı ha nazarıyla baktılar. Ardından bir yazısında Avni özgürel, AKPnin simyasını ortaya koyan bir tanımda bulundu. AKPnin başkalarından rol kaptığını veya çaldığını söyledi. AKPnin başkalarından devraldığı roller çıkarılsa geride AKP namına bırakın bir fikir demetini kırıntısı kalır mı acaba? Elbette AKPnin Kissingeri olarak da takdim edilen Ahmet Davudoğlu gibi bir iki istisnanın projelerini veya stratejik analizlerini bir tarafa koyacak olursak AKP kendisi olmayan bir parti. Bundan dolayı partiden ziyade Recep Tayyip Erdoğan ismiyle anılıyor. Bu durum sadece bizde de böyle değil. Sözgelimi Sarkozynin yerine Fransada Mehmet Ali Erbil aday olsaydı Fransız halkının kahiri ekserisinin teveccühüne mazhar olurdu belki fazlasından tulum da çıkarırdı. Kimileri Sarkozy için soytarı diyerekten burun kıvırabilir ama bu gerçekleri değiştirmiyor. Yine İtalyada Berlusconi yerine Hıncal Ulıç adaylığını koysaydı (Tabii ki özbe öz İtalyan olmak kaydıyla) bütün verileri altüst edebilirdi.
***
Mehmet Barlas tarihi ve ilginç yazısında Bediüzzamanın deyimiyle siyasetçilerin tam dindar olamadıklarını ispat ediyor. Zira devletluların iktidar duruşları ile muhalefet duruşları farklı farklı. Karakolda doğru söyler mahkemede şaşırır hesabı. Bakın Mehmet Barlas bu hususta neler yazıyor: Von Moltkenin en çarpıcı gözlemi, iktidara (veya Padişaha) yakın olmak ve olmamak durumlarına göre, aynı kişilerin en temel davranış ve düşüncelerindeki değişimdir. örneğin 2nci Mahmut döneminde valilik ve seraskerlik yapan, 1inci Abdülmecit döneminde Sadrazam da olan Hüsrev Paşa portresi, bugünün siyasetine de ışık tutar.
Hüsrev Paşa 2nci Mahmut Reformlarında önemli roller almış, Yeniçerinin yerine modern ordunun (Asakiri Mansurei Muhammediyye) kurulmasında öncülük etmiş, bir Tunus Cezayir gezisinde gördüğü fesi, sarığın yerine geçmesi için İstanbula getirmiştir. Yani Atatürkün Şapka Devrimini, ondan 100 yıl önce Fes Devrimi olarak 2nci Mahmuta benimsetmiştir. İşte bu Hüsrev Paşa iktidar sahibiyken ve Padişaha yakınken, reformcudur, redingot ve fes giyer. Ama gözden düştüğü dönemlerde Boğazdaki yalısına çekilir, sarık sarar, entarisi ile bir köşedeki şiltesine oturup, nargilesinden nefesler çeker. Bu tabloyu bugüne aktardığımızda, Türk siyasetçilerinin de idarecilerinin de iktidarda olmak ve olmamak arasındaki tutum ve görünüm farklarında, hiç değişiklik olmadığını kolayca görürüz. örneğin AK Parti eğer ABye üyelik hedefine sahip çıkmasaydı, Batı ile ilişkileri geliştirmeye çalışmak yerine İslam Ortak Pazarı benzeri projelere sarılıp, İrancılık veya Suudicilik yapsaydı, bugün CHP, ABnin bayrağını taşıyor olurdu. İlkel bir 3üncü Dünyacı söylem sahibi olmak yerine, CHP sözcüleri Batı ile entegrasyonun bayraktarlığını yapardı...
***
Rol aşırma veya rol kapma hem AKPyi hem de CHPyi kabından çıkarmış ve bu suretle külahları değiştirmişlerdir. Barlas, AKPnin bu tutumunun CHPyi raydan çıkardığını yazıyor. Daha doğrusu rol değiştirme, ikisini de raydan çıkardı ve tanınamaz hale getirdi. AKP, CHP raylarına girince ister istemez CHP müzahametle vaya rekabetle kendi rayından çıkmak durumunda kaldı. Bu hususta Barlas şunları yazıyor: Açıkçası AK Parti, Erbakanın Milli Görüş çizgisinin dışına çıkarak ve değişmeye çalışarak, CHPyi rayından çıkardı. Türkiyeyi Amerikan İttifakına, daha sonra da Avrupa Konseyine sokan, AB ile Ankara Antlaşmasını imzalayan, Gümrük Birliğinin altında imzası olan kadroların bugünkü devamları, sadece AK Partiye karşı olmak için, Ulusalcı bir çizgideler ve dünyalı olmaya karşı MHP ile yarış halindeler. Sırf şimdi AK Parti iktidarda ve Batıcı olduğu için, CHP ayıp olmasa Bunlar Batı Kulübü üyesidir diyebilir.1995te Gümrük Birliğini Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak imzalayıp, Avrupanın kapısı artık açıldı diye demeç veren Baykal ve sözcüleri, şimdi AB karşıtı cephenin önde gelen aktörleri değil mi?...
Barlas yazısına şu satırlarla veda ediyor :Kısacası AK Parti, aslında CHPnin olması gereken role sahip çıktı ve CHPyi Milli Görüş çizgisine itti. Oysa iktidarlar geçicidir. Siyasette önemli olan vizyon ve misyon sahibi olmaktır.
Elhak doğrudur. Kısaca, Barlas iki tarafı da birbirlerinden rol çalan iki oportünist olarak takdim etmektedir. Abdullatif Şener vakasına gelince : Galiba AKPnin CHPden kaptığı rolde sığ kaldığı yerlerde ve alanlarda derinleşmek istiyor. Ona da hayırlı olsun...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.