Tadından yenmiyor
Çok şükür, yıldönümü ve hanut gezi gazetecisi olamadım... Lokantalarda, şurda burda bedava tarafından siftinen liberal görünümlü refiklerim gibi, çulu serip, Mekan oldukça ferah... Hmm, etler de iyi pişmiş diyemedim.
Diyemeyeceğim de herhalde...
Neredeyse meslek raconu haline geldi:
Bazı duayen ağabeylerimiz, yıldönümleri için yedekte yazı hazır tutar, duruma ve konjonktüre göre üzerinde küçük değişiklikler yaparak, yeni bir yazıymış gibi sunarlar. Müşteriyi kazıklarlar yani...
Bunu da beceremedim...
Kemal Tahirle ilgili bir yazım vardı...
Bazı eklemeler ve çıkarmalar yaparak bir-iki kez yayınlamıştım ama sonra sıkıldım...
Hem, didiklenmemiş tarafı mı kalmıştı rahmetlinin?
Sol entelijansiyanın Kemal Tahir nefreti ve bu nefretin odağında neyin bulunduğu da biliniyordu.
Bıraktım...
Bir ara 28 Şubat konusuna sardırmıştım. Yine küçük eklemeler ve çıkarmalar yaparak eski bir yazıma görünürlük kazandırmıştım.
Bunu da bıraktım.
Hem, 28 Şubatla ödeşsem ne olacaktı? Bu ödeşmeyi yapanlar, zaten ortaya yüzlerce belge, anı, kitap çıkarmışlardı. Fazladan ne söyleyecektim? Evet, darbeyi neredeyse günü gününe yaşamış ve generallerin ölçüsüz şiddetine maruz kalmıştım ama dönüp dönüp bunları mı yazacaktım?
Bir de, insanı tembelliğe itiyor yıldönümü yazıları, yaratıcılıktan uzaklaştırıyor, yeni şeyler söylemekten alıkoyuyor.
Ben şahsen okumuyorum böyle yazıları... Yazmamaya da özen gösteriyorum.
Ama siz benim gibi yapmayın.
İnsanda nafile bir tekrar hissi uyandırsa da, yıldönümü yazılarını okuyun, bellek ve hafıza tazeleme yoluna gidin.
Mesela, dün, 12 Eylül darbesinin 32. yıldönümüydü.
Mebzul miktar 12 Eylül yazısı yazıldı, mebzul miktar 12 Eylül programı yapıldı.
Bunları okuyun ve izleyin.
Sonra da, karşılaştırmalı olarak, 12 Eylül civarında neler yazıldığına, neler söylendiğine bakın.
Baktığınızda göreceksiniz ki, bugün suret-i haktanmış gibi görünen ve darbe eleştirisinde yarışan ağabeylerimiz, kendilerini darbenin tedvirine memur etmişler...
Mesela, 27 Mayıs mis gibi devrimdir, 12 Eylül bal gibi darbedir diyen bir güruh var...
Bunlar bile memur etmişler kendilerini
Rahmetli İlhan Selçukumuz ve rahmetli Uğur Mumcumuz, bu darbenin bizi kurtardığı, biraz daha geç kalınsaydı işlerin daha da berbat olacağı yönünde yazılar yazmışlar... Bugün hayatta olan eşhas da yazılanlara eşlik etmişler... Gidin herhangi bir devlet kütüphanesine, o dönemde Cumhuriyet gazetesinde yazılanlara bakın. Onlar yazarken utanmamışlardı. Siz okurken mutlaka utanacaksınız.
Ben böyle bir sondajı (yani karşılaştırmalı okumayı) 27 Mayıs darbesi için yapmıştım.
Bugün memleketin en sivil, en demokrat, en baba yazarı muamelesi gören bir ağabeyimizin, darbeyi alkışlara boğan yazıyla karşılaşınca şaşırmıştım.
Önce şaşırmış, sonra utanmıştım.
Bir değil, birkaç yazı yazmış...
Bununla da kalmamış, Yaşasın kahraman Türk ordusu, bize bu güzel günleri yaşattın, sağolasın, varolasın diyerek, Başbakan asanlara serenat yapmış.
Şunu demek istiyorum:
Evet, yıldönümü yazıları insanda nafile bir tekrar duygusu uyandırıyor ama karşılaştırmalı okuduğunuzda da tadından yenmiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.