Sen kimin projesisin?
Kürt meselesi hakkında konuşuyoruz... Araştırmalar yayınlıyoruz... Anketler yapıyoruz... Kürtlerle Türklerin bir arada yaşayıp yaşamayacaklarını soruyoruz...
Muazzam bir entelektüel enerji... (!)
Ve tuhaf...
En tuhafı da, Kürtler ve Türkler bir arada yaşamak istiyor mu? konulu anketler...
Kürtler ve Türkler bir arada yaşamanın imkânlarını bundan sonra keşfedeceklermiş gibi, yüzyıllardır bir arada yaşamıyorlarmış gibi, onları bir arada tutan başka bir vasat yokmuş gibi...
Eskiden, bu rahatlıkla Kürtler ve Türkler diyemezdik.
Bundan imtina ederdik...
Hayır, elbette bir kimliği yok saymak, Kürt kimliğini Türklük telakkisi içine hapsetmek için değil...
Biz devlet miydik, Kürt kimliğiyle bir problemimiz mi vardı ki bundan imtina edelim?
Bir şeyi zedelememek için Kürtler ve Türkler diyemezdik.
Kürtle Türkü bir arada tutan, onları kardeş kılan vasatı yaralamamak için diyemezdik...
Bir arada olmamızı zorlaştıracak karşılıklı ulusalcılıkların tuzağına düşmemek için diyemezdik...
Türk ulusalcılığından çok çekmiştik...
Bir de Kürt ulusalcılığından mı çekecektik!
Bu yüzden diyemezdik.
Bugün artık rahatlıkla Kürtler ve Türkler diyebiliyoruz ve kurduğumuz her cümle, yaptığımız her açıklama, ayrılık fikriyatını dilinden düşürmeyenlere PİAR olarak dönüyor.
Biz Kürtler ve Türkler kavramlaştırmasının olası sonuçlarından köşe bucak kaçarken, buna bir de Müslümanlık ilave olundu.
Bir başyazar, Müslüman Türkler, Kürtlerin haklarını vermedikleri sürece... diye başlayan güya bir analiz yazısı yazmıştı... Kürt hakları dediğimiz şeyin, Sünni Müslüman iktidarın blokajında olduğunu, haklar temelinde söz söyleyenlerin (bunların sayısı 20 milyonmuş), yine bu Sünni Müslüman iktidar tarafından hapislere tıkılmak istendiğini söylüyordu.
İlginçtir, benzeri şeyleri, dağ kadrosun Murat Karayılan da söylemişti.
Karayılan bir de (tabii ki Öcalanın teorik desteğiyle), Kürtler için farklı bir din arayışına girmişti ve Zerdüştlükte karar kılmıştı.
Dün, BDPli Aysel Tuğlukun, yüksek dozda tehdit içeren bir mektubunu okudum.
Her bakımdan ilginç ve öğretici bir metindi.
Elbette bu konulara girmiyordu, içinde müzakere, Kürt halkının onuru, barış geçen cümlelerle meramını ifade etmeye çalışıyordu ama satır aralarına sinmiş aydınlanmacı ve ıslah edicikimliğini de gizleyemiyordu.
Özetle şunu anlatmaya çalışıyordu:
Nasıl ki Kemalizm bir aydınlanmacı retorik olarak Türkiyeyi dönüştürdü, Kürt halkını dönüştürme misyonu da ancak ve sadece PKKya aittir. Kimse işimize karışmasın.
Mektubu okuduğunuzda, motamot bu ifadelerle karşılaşmayacaksınız, doğal olarak şaşıracaksınız ama bir çözücü organizasyon olarak PKK/BDP çizgisinin Kürt halkı üzerindeki tasarrufunu, bu (dönüştürücü) misyonla açıklayabiliriz.
Kürt siyasal hareketinin Türk soludan çıktığını, Türk solunun da resmi ideolojinin açtığı alan içinde gelişip serpildiğini hatırlarsak, Aysel Tuğlukun olmazsa ayrılırız tehdidinin, ne tür bir projenin ürünü olduğunu daha rahat söktürebiliriz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.