Adın neyidi unuttum!
Karacaoğlanın bu şiirini, güzellemesini, türküsünü... bilmeyen yoktur. Güzel ne güzel olmuşsun diye başlar. Unutmak, unutulmak temasını en iyi ifade eden şiirlerden biridir Karacaoğlanın bu güzellemesi.
Şiirde ikircikli bir durum dikkati çekiyor. Bir kıtada Adın neyidi unuttum/çağırmayı çağırmayı denilirken, bir diğerinde Adım neyidi unuttum/Sorulmayı sorulmayı mısraları ile karşılaşıyoruz. Unutmak ve unutulmak birlikte ifade edilmek istenince, ikisi de yerli yerinde.
İsim konusu asla unutulmaz! İnsan hayatı sürdükçe, analar dünyaya çocuk getirdikçe ad verme, isim takma meselesi zihinleri işgal eder. Daha çocuk ana rahmine düşmeden, başlayan heyecanlı bir meşgaledir bu.
Türkiyede isim verme konusunda bir değişim yaşandığı ortada. Daha önce analarımızın, babalarımızın taşımadığı adlar konuluyor çocuklarımıza. Gelenekli isimlendirmeden bir kaçış hissediliyor. Bunun sonucunda bazı acayiplikler de ortaya çıkıyor. Bunların bir kısmı, bilerek isteyerek yapılıyor. Bir kısmı da bilmeden, iyi niyetle.
İsim koymada nebevî bir ölçü var. Çocuklarınıza güzel isimler koyun mealindeki Peygamber sözünden ötürü. Halk arasında Kuranda geçen bir kelimenin isim olarak seçilmesi yönünde güçlü bir eğilim oluşmuş durumda.
Öncelikle peygamberimizin isimleri (Muhammed/Mehmet, Ahmet, Mustafa, Mahmut), aile fertlerinin isimleri (Ali, Hasan, Hüseyin, Hatice, Fatıma, Ayşe vb.), Peygamberimizin yakın arkadaşlarının adları ve Kuranda geçen peygamber isimleri konuluyor. Sonra da tarihimizin mühim şahsiyetlerinin isimleri.
Kurandaki her kelimeyi isim yapmaya kalkışınca, bazı gariplikler de yaşanıyor elbette. Edatlar, bağlaçlar isim olarak veriliyor. Anlamı güzel olmayan kelimeler isim olarak konulabiliyor. Eskiden Kuran metnine vukuf daha yaygın olduğundan, bu konuda çok fazla sıkıntı çıkmıyordu. Bu elbette herkesin dikkatini çekiyor. Öncelikle de Diyanet mensuplarının. Çünkü adlandırma yapılırken, ekseriya dini bir maksat güdülüyor. Niyet böyle olunca, hata yapmamak lâzım.
Samsun müftüsünün bu konudaki açıklaması şaşırtıcı değil bu yüzden. Eğer basına yansıyan isimler doğruysa, bu isimlerle ilgili bazı bilgi noksanlıkları dikkati çekiyor. Mesela aleyna kelimesi üstümüze belâ, sıkıntı aksın şeklinde yorumlanmış. Eleyke, aleyna... bunlar Arapça edatlar. Üzerinize olsun, üzerimize olsun anlamları verir.
Gerçi bu haliyle de isim olarak kullanılması pek yerinde görünmüyor. Galiba ana babalar, biraz de kelimenin ahengine bakıyorlar. Aleyna ahenkli bir kelime! Tercih sebebi bu olmalı. Rumeysa da öyle. Peygamberimiz devrinde kullanılan bir isim bu. Aynı zamanda bir yıldız adı. Hele dört halifenin isimlerini verirken, bunda anlam aramak kadar anlamsız bir şey olamaz! Bekirin anlamı o ismi koyan için, İslâm tarihinin büyük bir şahsiyetinin adını yaşatmaktır.
Hoca efendinin kayra kelimesinin tanrı anlamına geldiği bilgisine nereden sahip olduğunu bilemiyoruz. Bu eski türkçe kelime lütuf, ihsan, atâ, kerem, atıfet, inayet gibi anlamlar taşıyor. Sanem put demek ama, burada çok güzel kadın anlamına kullanıldığını anlamamak için bir hayli gayret gerekiyor. Ayrıca da Kerem ile Aslı hikâyesinin kadın kahramanı olması tercih sebebi. Hocamız, melek isimlerine de pek sıcak bakmıyor. Zaten Azrail ismini koyana rastlanmıyor! Diğerleri ise, neredeyse bütün semavi dinlerin isimlendirmesinde yer tutuyor. Mikail/Maykıl, Cebrail/Gabriyel gibi...
Konunun değişik vecheleri var. Çocuklara güzel, hayatları boyunca hoşlanacakları isimler koymak, ebeveynin vazifesi desek yeri var. Yanlış bir ad, müsemmaya aykırı bir adlandırma, o ismi taşıyanı rahatsız eder. Müftünün hassasiyeti aşan yaklaşımı üzerinde fikir yürütmeye fırsat kalmadan Diyanet İşleri Başkanımız, açıklama yaparak konuyu vuzuha kavuşturdu. Elbette bu açıklama, çocuklarımıza isim verme hususundaki hassasiyetten vazgeçmemiz anlamına gelmiyor.
Kitap hattı:
Sonrası şimendifer. Mehmet Aycının denemeleri. Tren hayatımızdan çekilmek üzereyken, son yıllarda hızlı tren hamlesiyle tekrar gündemimize girdi. Bütün dünyada güçlü bir tren edebiyatı var. Velut bir şair ve yazarımız olan Mehmet Aycı tren edebiyatının ülkemizdeki en önemli kalemi. Sonrası şimendifer ise onun demiryolu ile ilgili şimdilik son kitabı. (Okur kitaplığı, 0212 522 45 05)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.