Türkiyeleşen bir ABD
Amerika bir seçimi daha geride bıraktı.
Yaklaşık bir buçuk yıldır her gün başkanlık seçimleri ile yaşayan Amerikan basını kendini meşgul edeceği yeni konuların arayışına girdi.
Obamanın ikinci kez başkan seçilmesi ülkenin sağcılarını, muhafazakarlarını son derece rahatsız etti.
Şimdi dört bir taraftan ateş püskürüyorlar.
Bizdeki gibi halka atfen çoban filanca ayrımı yapanlar, onları bidon vesaire olarak adlandıranlar yok tabii Amerikada.
Her ne kadar ifade özgürlüğüne son anına kadar sahip çıksalar da Amerikan toplumu insanların siyasi seçimlerini hakaretle süslemeyi hoş görmeyen bir siyasi kültüre sahip.
Onun için umutsuzlukları, hayal kırıklıkları, kızgınlıkları suratlarından düşen bin bir parçadan okunsa da, nezaket sınırları içinde ve en azından mantıklı argümanlarla, konuşmaya gayret ediyor Obama muhalifleri.
Onlar için olan oldu bir kere.
Siyah bir adam başkan seçildi.
Orta ve alt sınıfa kendilerinin sahip çıkacağından çok daha fazla sahip çıktı.
Bu demek değil ki Obama çok şey yaptı.
Hayır. Yapmadı yapamadı ama, en azından gayret etti.
Rakibi Romney gibi, kendi klübü içinde konuşurken ülkenin yüzde kırkyedisini yok saydığını, onlardan hiç bir ümidi olmadığını çünkü onları kaybettiğini ve dolayısıyla hiçbir zaman da kazanamayacağını bildiğini ulu orta bir zenginler yemeğinde söylemedi.
Bu sözlerinin bugünün teknolojisi ile bir iphonenün tıklanması ile kaydedilebileceğini ve sonra da konu komşu herkese rezil olabileceğini, bu konuşmanın kendi aleyhinde hazırlanan reklamlarda kullanılabileceğini göz ardı etmedi. Sonuçta da Obama kazandı.
Ama kıl payı kazandı.
Siyaset bilimine giriş konularından biri olarak öğrencilere anlattığımız parlamenter sistemin orantılı kazanım ve kazanan hepsini alır sistemlerini mukayese etmeye güzel bir örnek teşkil etti bu seçim.
Bizdeki gibi barajın üstüne çıkabilen bütün partilerin aldıkları oy oranı ile orantılı olarak temsil edilmesi söz konusu olsaydı Amerikada, durum bugün çok farklı olurdu.
Ama iyi ki de öyle değil.
Amerikalılar basitleştirilmiş hayattan yanalar.
Fazla komplikasyonlara gelemiyorlar.
Hızlı ve düzenli yaşamayı seviyorlar.
Bilmem, belki de bu bile tesir etmiştir bugünkü sistemi baştan oluşturmalarında.
Seçime gittiklerinde oy çoğunluğu kimde ise, siyaset makinasını ona teslim ediveriyorlar.
Ondan sonra seçilen o kişi düşünüyor ne yapacağım, bu işin altından nasıl kalkacağım diye.
Yani yüzde ellinin üstünde oy alan hepsini alıyor.
Obama da böylece Romneyi diskalifiye etmiş oluyor.
Gelelim bu seçime ve neden Türkiyeleşen bir ABD oluştuğundan.
Türkiyeleştiğini ben söylüyorum. Zira seçim gecesinden beri duyduklarım, ben bu resmi bir yerden tanıyorum deyip gülümsetti beni.
Sanki Türkiyede seçim yorumlarını dinliyordum.
Bölünmüş bir Amerikadan bahsediyor seçim uzmanları.
Seçimin sonuçları öyle beklenmedik oldu ki yani Obamanın bütün eleştirilere rağmen ve ülke ekonomisi çok kötüye gidiyor olmasına rağmen bir kez daha seçilmesi, neredeyse Obama destekçilerini bile şaşırttı.
Belki de verilen oy Obamaya değil de Romneye verilmeyen oydu.
Virginia, Ohio ve Çolarado gibi eyaletlerde at başı giden seçimi, sonunda Obamanın almış olması, vatandaşın yüzde kırk dokuzunun Romneye oy vermesi ülkenin bölünmüşlüğü tartışmalarını da beraberinde getirdi.
Ve herkes Amerikanın ne kadar değiştiğini konuşmaya başladı.
Şimdiye kadar Cumhuriyetçi temellere oturtulmuş olan bir ülke bundan sonra demokratlığa bürünecek, gözüken o.
Türkiyeleşme bölünmüşlükte benzerlikle sınırlı değil, devam edeceğiz inşallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.