Bu cümleleri kimler, ne amaçla yazdırdı?
Hemen yanı başımızda “nükleer savaş”tan söz edenler var. Söz etmek bir yana, bunun ciddi ciddi olabilirliği üzerinde duranlar var. Yeni değil, birkaç yıldır, bütün bölgeyi yakacak bir nükleer savaş senaryosunu belli platformlarda hep dile getirildi. Biz de buraya yansıttık. George Bush'un “İran durdurulmazsa nükleer savaş çıkar” sözü, giderek belli bir kanaate dönüştürülüyor sanki. Bu cümle şimdi, “İran vurulmazsa nükleer savaş çıkar”a dönüştü. Ne garip, vurulsa da, vurulmasa da nükleer savaş çıkacak. Başka hiç bir seçenek bırakmıyorlar geriye.
Şu cümleler ABD'nin en büyük gazetesi The New York Times'da yayınlandı. Başka söze gerek var mı?
“İsrail nerdeyse kesin olarak İran'ın nükleer tesislerini önümüzdeki 4 ile 7 ay arasında vuracaktır. Washington'daki ve hatta İran'daki liderler saldırının ülkenin nükleer programını tamamen yok etmese bile üretim planlarında ciddi bir erteletme başarısını göstermesini umut etmelidirler. çünkü eğer saldırı başarısız olursa, Ortadoğu neredeyse kesin olarak bir nükleer savaşla yüzleşecektir. Bu ya İsrail'in önleyici bir nükleer saldırısı ya da İran'ın bombayı yapmasının ardından karşılık saldırı şeklinde olacaktır. İsrail'in konvansiyonel saldırısı İran'ın programını durdurma ya da ciddi şekilde zarar vermede başarısız olursa, yavaş yavaş artan İran-İsrail çatışmasının nükleer seviyeye ulaşması neredeyse kaçınılmazdır.”
Yazıda nükleer savaşın olabilirliğinin yetmiyormuş gibi, dünyanın kararsızlığı büyük bir tehlike olarak gösteriliyor. İran'a saldırıya taraftar olmayan herkes suçlanıyor: “Dünyadaki tüm istihbarat örgütleri İran'ın programının nükleer gücün barışçıl uygulamalarına değil silah yapmak amacıyla olduğunda hemfikirdir. Konuşulan ek ekonomik yaptırımlara rağmen, herkes bunların bir yere ulaşmadığını ve Rusya ve çin'in itaatsizliği ve Batı Avrupa'nın (ve ABD) eylemlerindeki kararsızlığıyla İran'a ciddi acı verecek yeterli etki alanıyla uygulanamaz oluşunu İsrail bilmektedir. Batılı istihbarat örgütleri İran'ın 1 ile 4 sene içerisinde nükleer silah yapabileceği “dönüşü olmayan” noktaya erişeceği görüşünde birleşmektedir.”
Hal böyle olunca da bütün yük İsrail'i düşüyormuş. Askeri müdahale gücüne sahip tek ülke ABD gösteriliyor. Ama ABD yapmazsa İsrail'in başka seçeneği kalmayacağı belirtiliyor: “Buradaki problem İsrail'in askeri kapasitesinin Amerika'ya nazaran çok daha sınırlı oluşu. Mesafeler, İran'ın tesislerinin dağınık ve yer altında oluşu ve İsrail'in yetersiz istihbaratı hesaba katılınca, İsrail'in konvansiyonel güçlerinin, ürdün ve Irak hava sahasını kullanmasına izin verilse dahi (belki de Irak hava sahası için Amerikan onayı bekleniyor) İran'ın nükleer projesini yok etmesi ya da bariz olarak ertelemesi pek olası görünmüyor.”
Yazının devamı şöyle: “Her şeye rağmen İsrail varlığının tehdit altında olduğuna inanıyor. Tüm politik spektrumdaki birçok İsrailli tarafından paylaşılan bu inanç kesinlikle sonuç verecektir. Başbakan Ehud Olmert'ten aşağıya doğru tüm İsrail liderleri, açıkça İran'ın bombasının İsrail'in yok oluşu anlamına geleceğini açıkça belirtmiştir: İran'ın bombaya sahip olmasına izin verilemez.”
“İranlılar büyük ihtimale İsrail şehirlerine balistik füzelerle (kimyasal ya da biyolojik başlık taşıması muhtemel); bölgesel destekçileri Hizbullah ve Hamas'ı kışkırtarak; İsraillilere ve Yahudilere karşı tüm dünyada (Amerika'nın askeri müdahalesi olmaması için Amerikalılardan uzak durabilirler) uluslararası Müslüman terörist ağlar harekete geçirerek, karşılık verecektir.”
“Böylesi bir durumla karşılaşacak İsrailli liderlerin iki ıstırap veren, kederli seçeneği olacaktır. İlki İranlıların bombaya sahip olmasına izin vermek ve en iyisini umut etmektir. Bunun anlamı, İranlıları gerçekte silahı kullanmaktan alıkoyacak karşılıklı yıkım öngörüsüyle oluşacak nükleer ateşkestir. Diğer seçenekse İran'ın karşılık vermelerini savaşı kızıştırmak için bahane olarak göstermek ve İran'ın nükleer projesini kesin olarak durduracak tek yolu kullanmaktır: İsrail'in kendi nükleer gücünü.”
“İran'ın liderleri oynadıkları kumarı yeniden değerlendirir ve nükleer programlarını askıya alırlarsa iyi ederler. Bunun olmaması için en iyi şey İsrail'in konvansiyonel hava saldırısının nükleer tesislerini yok etmesini umut etmeleridir. Muhakkak ki bu binlerce İranlının hayatı ve uluslararası aşağılanma anlamına gelecektir. Fakat diğer alternatif İran'ın nükleer atık yerine dönüşmesidir.”
Bu yazı ne zaman yayınlandı? ABD ile İran arasında diyalog başladığı, Türkiye'nin arabulucu olduğu, Cenevre'de iki ülkenin aynı masada oturduğu, Tahran'a iki hafta süre verildiği dönemde. İranlı müzakerecinin Cenevre dönüşünde Türkiye'ye uğrayıp: “Bize güvenmiyorlar, Tehdit ediyorlar. Türkiye'nin adı geçince tavırları değişiyor” dediği günlerde. İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ın Türkiye'ye gelmeye hazırlandığı bir dönemde. Savaşın önlenmesi yolunda umutların arttığı dönemde. Kim yazdı? İsrail Ben-Gurion üniversitesi'nden Ortadoğu Tarihi profesörü Benny Morris. Kim yazdırdı? Elbette biliyorsunuz.
Bu yazıyı neden buraya aldık. Bizim dışımızda kriz nasıl algılanıyor, dünya neye hazırlanıyor, bu iş ne kadar ciddi, krizi yönetenlerin kafalarında neler var, bilelim diye. Onlara göre barışın yolu nükleer savaştan geçiyor!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.