Kenan Alpay

Kenan Alpay

Ulus Devletin ‘Sünnileştirme’ Misyonu

Ulus Devletin ‘Sünnileştirme’ Misyonu

Resmi tarihin yalanlarıyla yüzleşme ve resmi ideolojinin dayatmalarıyla hesaplaşma konusunda Türkiye toplumunda giderek artan bir istek göze çarpıyor. Ancak bu alanda sergilenen çalışmalar yaşadığımız sorunların birincil faktör ve aktörleriyle yüz yüze gelmek hususunda yeterince cesaret ve ferasetle donanımlı mı acaba? Sorunun cevabı önemli çünkü ne düne ait ne de bugün veya yarına ait problemli alanlar için tali yollarda dolanıp durarak meselelerin halli mümkün değil.


Bazı yüzleşme ve hesaplaşma alanları var ki, söylem düzeyinde çeşitli kesimler üzerinde yeni birtakım hegemonyalar kuruyor, yaygınlık kazanması dolayısıyla da maalesef bir türlü ciddi olarak tartışmaya açılamıyor. Fakat işin tuhaf tarafı bu isabetsiz yüzleşme ve hesaplaşmalar en az resmi tarih ve resmi ideoloji kadar sorun oluşturuyor.

Türkleştirir Ama Neden Sünnileştirsin?

Öteden beri Cumhuriyet rejiminin Alevileri Sünnileştirdiği şeklinde bir iddia var. Cumhuriyetin sadece Kürtleri, Lazları, Çerkezleri değil Türkleri de Türkleştirdiği, Türkçüleştirdiği, Atatürkçüleştirdiği bir vakıa ama bu Sünnileştirme siyaseti ne zaman, nereden çıktı acaba? Bu soruyu “Dersim’in Kayıp Kızları” kitabı ve belgeseline imza atan Nezahat ve Kazım Gündoğan çiftinin Star’dan Fadime Özkan’a verdikleri bir mülakat dolayısıyla sorma ihtiyacı hâsıl oldu.

Fadime Özkan, Dersim Harekâtını hazırlayan sebepler ve daha önemlisi ortaya çıkardığı sonuçları üzerine Nezahat ve Kazım Gündoğan çiftine gayet yerinde ve ufuk açıcı sorular sormuş. Röportaj okuyucuya “Dersim’de önce katliam yapıldı, sonra kızlar subaylara pay edildi” şeklinde sunulmuş. Dersim’de yaşanan derin acılara, maruz kalınan tarifi imkânsız dramlara dair dikkat çekici paylaşımlar bu vesileyle bir kez daha gündeme gelmiş. Çok da iyi olmuş.

Ne var ki gerek bazı sorularda gerekse bazı cevaplarda enteresan bir biçimde Dersim harekâtının hedefleri Kırmancı ve Kızılbaşlık-Alevilik kimliğini Türkleştirme ve Sünnileştirme siyaseti üzerinden izah ediliyor. Mesela Özkan, Cumhuriyetin muteber vatandaşına ait sıfatları sayarken “Türk, Müslüman, Sünni, laik, modern olma” kimliklerini sıralıyor. Kazım Gündoğan da aynı zihniyetin medeni olma şartını hatırlatırken “Türk ve Sünni olmak” şartına atıf yapıyor.

Atatürksüz Alevilik Hiç Aklınıza Gelir mi?

5 ila 10 yaş arasındaki sağlıklı ve güzel kız çocuklarının merkezî ve planlı bir biçimde subaylara evde iş yaptırılmak üzere değil, Türkleştirme ve Sünnileştirme amacıyla pay edildiği anlatılıyor. Kemalist kadrolar arasında ikişer üçer paylaştırılan bu kız çocuklarının Kazım Orbay ve Celal Bayar gibi en tepedeki isimlerin yanına verilmesindeki amaç en temelde onları önce birer makbul vatandaş olarak yetiştirmek, sonrasında ise kendi toplumlarına karşı birer misyoner/Truva Atı olarak kullanmaktır elbet. Ancak Kemalist Cumhuriyetin Atatürkçü, laik-Türkçü, Batıcılaşmış, pozitivist bir toplum modeli inşa etmek üzere siyaset yürüttüğünü biliyoruz da bu Sünnileştirme siyaseti neyin nesi oluyor acaba? Atatürk, İnönü, Bayar, Recep Peker, M. Esad Bozkurt, Afet İnan, Sabiha Gökçen vs. itikat ve amellerinde Sünni-Hanefi miydi ki Alevileri Sünnileştirme siyaseti gütsünler?

Kemalist kadroların inanmadıkları, tersine tehlike olarak gördükleri ve laikleştirmek istedikleri Sünni İslam anlayışını Alevi-Kızılbaş toplumuna dikte ettiklerine dair ortada somut ve mantıki bir delil yok. Bu söylem nasıl inşa edildi peki? Sorun şuradan kaynaklanıyor: Aleviliği etnik bir kimlik olarak algılayan ve yaşayanlar Sünniliği de aynı çerçevede değerlendiriyorlar. Alevilik-Sünnilik gerçeğini anlamamanın, anlaşılmaz kılmanın önündeki en önemli engel işte bu.

Kemalist ilke ve inkılâplar doğrultusunda tekkeleri, cemevleri kapatıldıktan sonra dedelik, babalık müesseseleri ilga edilen Dersim’den itibaren çeşitli zaman ve yerlerde Türkçü-Atatürkçü devletin gadrine maruz kalmış Alevi-Kızılbaşların ikide bir “Devlet zoruyla Sünnileştiriliyoruz!” feryatlarının hiçbir gerçekliği, tutarlılığı ve anlamı yok. Hem devlet eliyle Sünnileştirilmekten şikâyet edip hem de Atatürksüz bir cemevi, cem ve semah düşünemez hale getirilmiş Aleviliktir asıl sorun. “Alisiz Alevilik” hülyasıyla yanıp tutuşanlar “Atatürksüz Alevilik” korkusuyla hop oturup hop kalkıyorlar.

Dersim Harekâtı, Çorum, Maraş veya Sivas olayları Alevi-Kızılbaş toplumunu Sünnileştirmek üzere tertiplenmemişti. Önce “makbul vatandaş” olmaları sonra da Sünnilere karşı kullanılacak Kemalist-devletçi bir stepne olarak yedeklenmeleri hesaplanmıştı. Alevi-Kızılbaşları Atatürkçüleştirme politikasında devletin başarısız olduğunu söylemek sizce mümkün mü?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Kenan Alpay Arşivi