Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Yargıtay üfürükçüye verilen cezayı az buldu!

Yargıtay üfürükçüye verilen cezayı az buldu!

Kimin falına inanacağını şaşırdı vatandaş. Kıyamet kopacak diyorlardı, kopmadı.. Kehanet tutmadı..

Üfürükçüysen iyi üfüreceksin kardeşim.. Devrim yasalarından anlamam ama, müşteri velinimetiniz olmalı.. Müşteri memnuniyeti esastır. Sattığın mal, verdiğin hizmette ayıp ve kusur olmamalı.. Sonra tüketici haklarına girer bu iş.. Hem garantisi var mı, müşteri aldığı maldan memnun kalmamışsa 7 gün içinde, mesela aldığı muskayı iade edebilir mi?

İthal muskayı nasıl halledeceğiz. Artık internet üzerinden de sipariş verebiliyorsun. Ödeme kredi kartı ile..

Bizde bu işin kültürü oldukça zengin. İhracaat programına bunu da alsak nasıl olur..

Anadolu Ajansı3 Aralık 2012 tarihli bülteninde duyurduğu bir habere göre, “Yargıtay 15. Ceza Dairesi, kişilerin fotoğraflarından geleceği gördüğünü, muska yoluyla ailevi sorunları çözdüğünü söyleyerek, kendisine inanan vatandaşlardan para, altın ve cinlerine yedirmek için kurbanlık koyun alan üfürükçüye verilen cezayı az buldu.”

Engizisyonda olsa yakarlardı..

Haberin öncesi de var: Üfürükçüye başvuran bazı vatandaşların, haksız menfaat temin ettiği iddiasıyla yaptıkları şikayet üzerine sanık hakkında dava açıldı. Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesi, sanığa Türk Ceza Kanunu’nun “dolandırıcılık” suçundan hapis cezası verdi.

Cezayı dolandırıcılıktan vermişler, devrim yasalarından değil..

Ama mahkeme haklı, düpedüz dolandırıcılık, adam muska istiyor, öbür adam, muska diye alışveriş fişini kaplayıp, mumlu çabuta sarıp veriyor.. İşin içinde “Hile” var.. Yapacaksan doğru düzgün yapacaksın bu işi.

Bir fıkra geldi aklıma. Yoksul biri bir derdi için Laz bir hocaya muska yazdırmak için gelmiş. Hoca adama bakmış, gözü tutmamış, başından savmak istemiş.. Ama adam askıntı olmakla kalmamış, “benim param yok, onun için yazmıyorsun değil mi, zengin olsam yazardın” diyince..

Gel madem demiş, sana da yazayım. Almış kağıdı kalemi, la havle çekerek Osmanlıca döktürmüş: “Muska yazdım şu ite, ya öle ya da yite” (yitmek: Kaybolmak) Al demiş bunu boynuna as..

Adam bir süre sonra, bir kova hediye ile gelmiş. Hoca sormuş, hayrola, ne oldu.

Adam cevaplamış. “Sayende derdimden kurtuldum hocam, bu da hediyemdir..”

Eğer ortada bir suç varsa, o işi yapan gibi, yaptıranın da sorumlu olması gerekmez mi?

Din istismarı ve dini kullanarak kandırma meselesine gelince, dinin alt başlıkları da var, mezhep, tarikat.. Bu işin ucu vicdani kanaate kadar gider. Burada dinin sınırını kim çizecek..

Mesela Animist birine bu yasayı nasıl uygulayacaksınız?

“Kur’an müminler için rahmet ve şifa vesilesidir” diye bir ayet var. Bir kişi, şifa ayetlerinden birini yazıp, üzerinde taşırsa, durum ne olacak. Ya da okur ve birine üflerse..

Bizde “ocaklar” vardır. Plesebo etkisi diyin, başka bir şey söyleyin, ne derseniz diyin, insanlar gidiyor ve memnun da kalıyorlar.

Kiliselerdeki cin çıkartma ayinini engellemeye kalkmazlar umarım. İncil’de bunun yeri var ve gelenekte de..

Harut ve Marut olayı ile ilgili tefsirlerden yola çıkarak farklı yorumlar ve uygulamalar konusunda polis ne yapacak!

İlle de her şeyi esoterizm ya da Parapsikoloji çerçevesinde görmemek gerek..

Bu işin istismarı yok mu? Var elbette. Dolandırıcısı da var sapık birtakım kişilerin elinde kirli tezgahlar da kuruluyor.. Peki bu hangi meslekde yok ki! Tıbbın istismarı olmuyor mu?

EGM’nin hazırladığı görüşte, 677 Sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Reddine ve Türbedarlıklar ile Birtakım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun’un 1. Maddesi’nin ikinci fıkrasına atıfta bulunuldu. Resmi görüşte, “Anılan hükümde, açıkça gelecekten haber vermeye yönelik hizmet ifası yasaklandığı gibi falcılık namının kullanılması da açıkça yasaklanmış ve cezai yaptırım öngörülmüştür. Bu nedenlerle tarot ve kahve falı gibi faaliyetler kanun kapsamında değerlendirilebilir ve adli işlem yapılmasına engel bir durum bulunmaz” denildi.

Şimdi bu yorumdan yola çıkarak, gazetelerin fal köşelerine varana kadar birçok yere operasyon düzenlenmesi, yüzlerce internet sitesinin de kapatılması gerek.. Ama göreceksiniz bu olmayacak..

Hem tekke ve zaviyelerle ilgili yasayı uygulayacaksanız, şapka yasasını, bey, efendi, hacı, hoca demeyi yasaklayan yasayı, türbe yasasını da uygulayın.. Anıtkabir’i bile kapatmak gerekebilir türbe yasasından yola çıkarak. Hac yönetmeliğini ve Diyanet’in hocalarla ilgili yönetmeliği bile iptal edilebilir. Oldu olacak herkese şapka giydirmeyi deneyin yeniden.. Selâm ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi