Aman Tanrım!
O, “Tanrının yeryüzündeki temsilcisi” idi!. O, Tanrının yeryüzündeki gölgesiydi! Ve şimdi görevlerinden istifa ediyor.
Olacak şey değil..
Tanrının yeryüzündeki ruhani temsilscisi Papa 16. Benediktus’un istifası beraberinde yeni bir teoloji tartışması yanında kehanet tartışması da getirecek..
Tarihe bak. 28 Şubat! Tam da “Post Modern bir darbe”nin yıldönümünde..
Tanrıyı papa, Sezar’ı 1925 doğumlu komünist, 15 Mayıs 2006’da göreve gelen Giorgio Napolitano temsil ediyor!..
Tanrının hakkını Tanrıya, Sezar’ın hakkını Sezar’a vereceksin ya, peki ne olacak şimdi.. Başbakan ise Mario Monti. Coca Cola’nın danışmanı ve Bilderbergci.. Bir akademisyen, Nobel ödülü var. komünist Napolitano tarafından Kasım 2011 de ömür boyu senatör seçildi. Yani bir komünist - kapitalist dayanışması. Sonuçta “Maksat vatan kurtulsun. Her şey vatan için”.
Monti olmasa kazanova Berlusconi olsa daha mı iyi idi..
Ah Roma, vah Roma. Fellini’nin “Roma”sını hatırladım birden..
Al Papayı, vur Sezar’a. N’olacak bu Katoliklerin hali. Tapınak şövalyeleri ne diyorlar bu işe..
Haber ciddi mi diye baktım, ciddi gözüküyor: 2005 yılında Katolik dünyasının 265. Papa’sı seçilen Papa 16’ncı Benedict’in istifa edeceği ileri sürüldü. İddianın kaynağı ise İtalyan Haber Ajansı ANSA. Habere göre Benedict 28 Şubat’ta istifa edecek. Vatikan, Papa 16. Benedict’in görevi bırakacağını doğruladı.
Bakalım 266. papa kim olacak.. 2+6+5’in toplamı 13 ediyor. Batılılara göre zaten bu bir uğursuzluk işareti idi..
Basın haberi “Dünya şokta! İstifa etti!” diye duyurdu.. Katolikler için böyle bir şey tam bir felaket. Evengalişlere, Protestanlara, Anglikanlara gün doğdu! Ama öte yandan Hıristiyan dünyasında bu olay derin bir düş kırıklığına sebeb olacak gibi gözüküyor. Zaten giderek daha kırılgan hale gelen Hıristiyan dünyası için bu olay yeni teolojik tartışmalar ve kıyamet kehanetleri için yeni bir başlangıç olabilir..
Kahinlere göre bu papanın ölmesi gerekiyordu. Ölmedi, manen intihar etti bu adeta!
Papa kiliseden bir şekilde boşanmış oldu! Gerekçesi yaşlılık sebebi ile görevini yapmada yetersiz kalması.. Tabii, bu ayrılığın asıl sebebi ne, onu bilmiyoruz..
Papa bakalım bu görevinden sonra ne yapacak! Herhalde inzivaya çekilecek değil.. Emekli de olmayacak.. Hatıralarını yazar mı bilmiyorum..
Son zamanlarda ilginç mesajlar veriyordu. Mesela ribayı eleştiriyordu. Hıristiyanların ruhani bir hayat yaşaması gerektiğini söylüyordu, Daha çok ibadet etmekten, ailenin güçlendirilmesi gerektiğinden söz ediyordu..
Koskoca papalık, koskoca Hıristiyan dünyası ile el ele verip İtalya’daki krizi bile önleyememişti.. Müslüman dünyasındaki dayanışmayı kıskanan bir hali vardı..
Sezar da, kilise de aciz kalmıştı.. Papa tanrısal yetkisini ve gücünü kullanamıyordu. Yoksa, papa imanını kaybetmiş olabilir mi idi? Biyografisine bakınca, bunu söylemek de mümkün!
Papanın garip bir hayat hikayesi var. “1927’de orta sınıfa mensup Bavyera’lı bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Babası polisti. 14 yaşında, Nazilerin gençlik kollarına katıldı; ama hiçbir zaman aktif bir katılımcı olmadı. Savaş patlak verince ilahiyat eğitimine ara vermek zorunda kaldı ve kendini Münih’teki bir uçaksavar birliğinde buldu. Savaşın sonlarına doğru ordudan kaçmasına rağmen 1945’te bir süre müttefikler tarafından esir olarak tutuldu. Ratzinger’in muhafazakar, gelenekçi görüşleri, 60’lardaki liberal akımlar süresince daha da pekişti. 1966’da Tübingen Üniversitesi’nde dogmatik teoloji kürsüsüne getirilmesine karşın, öğrencileri arasındaki yaygın Marksist görüşler onu bir hayli şaşırtmıştı. Hatta üniversitedeki bir dersinin politik bir gösteriden dolayı yarıda kalması, üzerinde derin bir iz bırakmıştı. Ona göre din, totaliter, zalim ve de gaddarca gördüğü herhangi bir politik ideolojiden daha üstün bir kavramdı. Daha sonradan bu konuyla ilgili olarak, “Bu deneyim bana dinin hor görülmesi ile sürekli bir mücadele içinde olmamız gerektiğini bir kez daha gösterdi” diyecekti. 1969’da memleketi Bavyera’daki Regensburg Üniversitesi’ne geçti ve nihayetinde dekan ve başkan yardımcılığına yükseldi. 1977’de Papa tarafından Münih Kardinali olarak atandı. 1981’de II. Jan Pol tarafından Roma’ya getirildi ve o tarihten itibaren sıkı arkadaş oldular. Papalığa seçilmesi, statükocu eğilimin başarısı olarak görülmektedir.”
Bu papanın yerine kim gelecek? Şimdi cevabını arayan soru bu. Zenci bir papa mümkün mü?
Bu soruların cevabı bugünki köşeye sığmayacak. Biz bu konuya yarın da devam edelim, en iyisi.. Selâm ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.