Ahmet Doğan İlbey

Ahmet Doğan İlbey

“Millet”ten Yana mısınız, “Ulus”tan Yana mı?

“Millet”ten Yana mısınız, “Ulus”tan Yana mı?

Millet hüviyetinizi, pozitivizm ve şamanizm yüklü Türkçülüğü savunan, Türklüğü ırka indiren, “Müslümanlık semavî bir din değil, Arapların sosyolojik bir durumudur. Kur’ân, Muhammed’in talimatıdır…” diyen, İslâm tasavvufuna ve evliyaullaha ağır hakaret eden Nihal Atsız’ın fikirleriyle kavrıyorsanız, “millet” ten yana değil, “ulusal evrimci ırkçılık” tan yanasınız.

    Türklüğü ve milleti, Durkheim’in pozitivist toplum nazariyesiyle târif eden, İslâm’ı, milletin temel belirleyiciliğinden çıkaran, “Dinde Türkçülük” adına Kur’ân ve ezanın Türkçe okunmasının ideologluğunu yapan, Osmanlı’nın bâni ve hâmisi olan Türklüğü yalnızca Anadolu köylerine ve Asya’ya irca eden, “Osmanlı’ya millet-i hâkime, onun aslî unsuru olan Türklere de millet-i mahkûme (bir ülkede din ve kavim bakımından azınlık olanlar)” diyerek fahiş derecede bir idrâk kayması yaşayan Ziya Gökalp’ın fikirlerinin takipçisiyseniz, ya cehaletten yahut farkında olmadan, “millet”e hasım olan Cumhuriyet’in laikçi ulusçuluğunu destekliyorsunuzdur.   

   

    “Dünyanın her tarafında Türkler Müslümandır. Müslüman ve gayr-ı müslim olarak iki kısma inkısam etmemiştir. Nerede bir Türk taife varsa Müslümandır. Müslümanlıktan çıkan veya Müslüman olmayan Türkler, Türklükten çıkmışlardır (Macarlar gibi). Halbuki küçük unsurlar dahi, hem Müslüman, hem de gayr-ı Müslim olmuştur. (...) Ey Türk kardeş! Bilhassa sen dikkat et! Senin milliyetin İslâmiyetle imtizaç etmiş. Ondan kabil-i tefrik değildir” diyen Bediüzzaman Hazretleri gibi düşünüyorsanız, Türk milleti anlayışınız Kur’ânî’dir.



     Seyit Ahmet Arvasi’nin sözlerine kulak veriyorsanız, Türklüğü etnik kimlik değil, İslâm’ın millet anlayışıyla meydana gelmiş millet-i İslâmiyye’den bilenlerdensiniz: “Sahabe-i Kiram’dan sonra İslâm’a en büyük hizmeti yapan Türklerdir. Türk milleti İslâm’la bütünleşmiş ve iç içe girmiş bir millettir. Batı’ya, Avrupa’ya gittiğinizde hangi millettensin diye sorarlar. Eğer Türk’üm dersen ikinci soruya muhatap olmazsın. Çünkü bilirler ki sen Müslümansın. Türk demek, Müslüman demektir. Bulgar da olabilirsin, Makedon da olabilirsin; hatta Afrikalı zenci de olabilirsin. Ama ne olursan ol, eğer Müslüman’san Türk’e saygı göstermelisin. Bu milletin İslâm’a hizmetleri unutulmaz onun için de bu millet sevilir. Ben, İslâm iman ve ahlâkına göre yaşamayı en büyük saadet bilen, büyük Türk milletini iki cihanda aziz ve mesut görmek isteyen ve böylece İslâmı gaye edinen Türk milliyetçiliği şuuruna sahibim. Benim milliyetçilik anlayışımda asla ırkçılığa, dar bölgeciliğe ve dar kavmiyet şuuruna yer yoktur. İster azınlıktan gelsin ister çoğunluktan gelsin her türlü ırkçılığa karşıyım.”


    KUR’ÂN’IN BUYURDUĞU MİLLETTEN YANA OLMAK

     Türklüğü, “İslâm dininin ikliminde doğup gelişen Müslüman millet” olarak târif eden Mehmet Âkif’in, Necip Fazıl’ın, Nurettin Topçu’nun, Sezai Karakoç’un görüşlerini sahipleniyorsanız, Kur’ân-ı Kerîm’in buyurduğu “millet”ten yanasınız demektir.

     Prof. Dr. Erol Güngör’ün “Türk milleti, Türk millî kültürü İslâm’ın kabulüyle birlikte ortaya çıkmıştır. Dağınık Türkmen grupları İslâm’a bağlanarak bir millet teşkil etmişlerdir. Çünkü millet, maddî bir varlığa mâna veren bir bağlantı sisteminin adıdır. (...) Ümmet içinde millet olma, çeşitli Türk gruplarını birleştiren asıl bağlar İslâm’dan geliyordu. İslâmiyet şehir merkezlerine hâkim olarak yerleşik medeniyet yönünde büyük bir hamleye yol açmış, bütün Türkleri birleştiren en büyük güç olmuştur” görüşlerini millet anlayışınıza esas alıyorsanız, seküler Türkçü ve ulusçu değil, Müslüman Kürdü, Arab’ı… bünyesinde tutan millet-i beyzanın hâdimi Müslüman Türk devletinin devamından yanasınız demektir.

    Onun, “Kültürümüzün çekirdeğini dinî inançlarımız oluşturmaktadır. Konuştuğumuz dil, örf ve âdetlerimiz, selâmlaşma, ibadet, eğlenme biçimlerimiz, alışkanlıklarımız, kılık ve kıyafetimiz, tekke ve tarikatlar, camilerimiz, folklor ve müziğimiz... millî kültürü oluştur” fikirlerini millet fikrinize dahil etmişseniz doğru yoldasınız.

     TÜRKLER, CHP PROGRAMINDA KARAR ALTINA ALINARAK “MİLLET” OLMAKTAN ÇIKARILMIŞTIR

     “Millet”i mevzu ederken, “M. Kemal Atatürk’ün meseleye bakışı…?” diye söze başlıyorsanız, İslâm’dan neşet eden “millet”le işiniz yok sizin. Türklüğü, Atatürkçülükten yardım alarak idrâk etmeye çalışıyorsanız idrâkiniz kirlidir ve Türklüğünüz “millete” değil, “ulusçuluğa” bağlıdır.

     M. Kemal’in, “Ulus; dil, kültür ve ülkü birliğiyle birbirine bağlı vatandaşların oluşturduğu siyasî ve sosyal topluluktur” târifinde, İslâm’ın sosyal müeyyidesi olmayan seküler bir unsur olarak yer aldığını ve bu târifle Müslümanların aldatıldığını hâlâ anlayamamışsanız, “millet” bilginiz ve şuurunuz noksandır. M. Kemal’in, liselerde okutulmak üzere, Comte’un pozitivist düşünceleriyle dolu “Medeni Bilgiler” kitabına yazılması için dikte ettiği bu târif etrafında Türklük, 1937 yılındaki CHP Programı’nda karar altına alınarak “millet” olmaktan çıkarılmıştır. Bu kararın muhtevasına “Kemalizm”in teorisyenlerinden Mohiz Kohen’in (Tekinalp) düşünceleri damgasını vurmuştur:

     “…Din ortaklığı, yeni Türkiye gözünde artık ulusal ortaklık demek değildir. Aynı ulustan olmak için aynı dinden olmak değil, aynı dili konuşmak, aynı kültüre ve aynı ideale sahip olmak şarttır” diyen pozitivist Türkçü Mohiz Kohen’in târifinden yana iseniz, Türklüğünüz din ü millet içinde değil, Fransız laisizminden meydana gelen kopkoyu bir “ulus” içindedir.

      Bu karar mucibince “Dil, kültür ve ülkü birliğiyle birbirine bağlı topluluğa Türk ulusu denir” târifini esas alıyorsanız “millet” değil, “ulus” taraftarısınız. Çünkü “1937 ilkeleri”, 1961 ve 1982 anayasalarında yer alan “Türkiye Cumhuriyeti Atatürk milliyetçiliğine bağlı...” maddesiyle pekiştirilmiş ve Türklük “millet” olmaktan çıkmış, laikçi “nation”a dönüşmüştür.

     Kıssadan hisse. Türkiye’nin anayasasını yapanlar 1937’deki CHP’nin bir facia olan yanlışlıklarından ders çıkarabilecekler midir?

     DİN İLE MİLLET İŞLERİNİN AYRI OLDUĞUNA İNANIYORSANIZ,
                             MİLLET İDDİANIZ ÇÜRÜKTÜR

     Türk milletinin İslâm’dan neşet ettiğini anlamadıkça, millet olmaklığınız Cumhuriyet Türklüğünün çürük zemininde asliyetini ve gücünü kaybetmeye mahkûmdur. Milleti, dininden ayrı tutan “milliyetçi fikirlerde” ısrar etmek, Batılılaşmadan kurtulamadığınızı gösterir.

       Din ile millet ve din ile devlet işlerinin ayrı olduğuna inanıyorsanız, Türk milleti anlayışınız İslâm mâzisinden kopmuş demektir ve millet olmak iddianız çürüktür. Batı’dan ithal edilen, materyalizmden daha âdi ve parçalayıcı bir özelliğe sahip “din ile milletin işlerinin ayrı olduğu” düşüncesini “normal” buluyorsanız, Atatürkçü Cumhuriyet kavramlarıyla “mankurtlaşmış” bir ulusçu olduğunuz kesindir. Din ile devletin bir ve bütün olduğunu inkâr edenler “millet”e düşman olanlardır. İslâm’ın kamu ve sosyal gücüne karşı olup, “Türk ulusundanım” demek, Batı “uygarlığının” Türkiye’de devam etmesini istemektir.

     Hâsılı, “Ulus”, seksen küsur yıldır sosyal çatışmanın kaynağı olarak yapma bir Cumhuriyet rejiminin projesiydi ve Türkiye’yi “millet”leştiremeyeceği baştan belliydi. “Millet” ten yana olanlara ise, “millet” kelimesinin mânası üstüne fikir tâlimi yapmaya daha devam etmek düşüyor.
----------------------------------------------
     İLÂVE YAZI:
    

     GÖNLÜME DÜŞENLER

     Nizam-ı âlem Türklerinin, yani alperenlerin ileri gelenlerinden şair Memduh Atalay, Fatin Rüştü Kayıran ve Mehmet Alkışçı’yı bir konferansta bir arada görünce içimden “nazar değmesin” demiştim. Bu güzel halkanın devamı olan ve alperenlerin abiliğini yapanlardan Âdem Demir de çıkıp geldi Fikir Dükkânı’mıza, yani mağaramıza. Şu sıralar nizam-ı âlem Türklerinin en istikrarlı mensuplarından Âkif Öksüz de fikir Dükkânı’nda, yani Mekteb-i İrfan’da diz vurmaya başladı ki dost meclisimiz bereketlendi. Maişet meslekleri öğretmenlik olan Âdem Demir’le Âkif Öksüz’ün asıl meslekleri alperenliktir. Dâvaları din ü millet içindir. Daima fikir ve gönül tâlimi üzere olan bu güzel insanlardan dostluğun pîrleri razı olsun     
----------------------------------------------
    Maişet mesleği ziraat mühendisi, asıl mesleği bağlama ustası ve Türküdar olan Tolga Tolun bin miligramlık mübarek türkülerle yine yüreğimizi yaktı geçti. Fikir Dükkânı’nın müdavimlerine türkülerle fikir ve gönül tâlimi yaptırdı. Dostluğun pîrleri bu hüzünlü türküdarımızdan razı olsun.

   

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Ahmet Doğan İlbey Arşivi