İsrail’in, Türkiye’deki Ağlama Duvarı!
Yahu bundan daha doğal ne olabilir? Niye tuhaf karşılıyorsunuz? İsrail Cumhurbaşkanı Hürriyet’ten başka kime iç dökebilir? Kanını içse doymayacağı Yeniakit’e mi? Allah aşkına komik olmayın, ne olur güldürmeyin beni!
Adı üstünde İsrail Cumhurbaşkanı bu! Bir İsrailli Türkiye’de ağlarsa, ancak Hürriyet’e ağlar! Hürriyet’in omzunda ağlar! Düşünsenize? Kim dinler, kim anlar ki bu ülkede başka, Şimon Peres’i? “Zaman”ın felsefesini yaptığı vakit, onu bu memlekette anlasa anlasa bir tek Hürriyet anlayacaktır tabii ki!
Çünkü aralarındaki bu bağ, sanıldığı gibi sonradan değil, doğuştan! Bir de Hürriyet’in harcındaki Alman sermayesi nedeniyle… Yani tamamen duygusal!
Buna bir de İsrail’in kuruluş tarihiyle, Hürriyet’in doğuş tarihinin yakınlığını da ekleyin… Bu basit bir tesadüf mü sizce?
İşte bu sebeplerden dolayıdır ki, Hürriyet’le İsrail’in arası oldum olası iyi! Bu gelişmede de yeniden idrak ettiğimiz üzere Hürriyet, İsrail’in Türkiye’deki ağlama duvarı gibi…
Hal böyle iken, derdi olan Şimon Peres, neden Hürriyet varken başka bir gazeteye konuşsun ki?
Neyse… Hürriyet’e verdiği beyanda diyor ki, “Geçmiş geçmiştir. Geçmişi dikkate almamanın basit bir nedeni var; geçmiş ölüdür. Bunlarla zaman kaybetmek için bir neden göremiyorum.”
Biri eğilip kulağına “O halde ağlama duvarına kafasını vurup vurup ağlayan Yahudilerin derdi ne?” diye fısıldamalıydı ama nerde…
Gel de sinir olma şimdi! İsrailli Şimon, “geçmişi ölüdür” diye yaptığı zulümlerin üstüne daksili çeksin, biz de Mavi Marmara, İskenderun Deniz üssü olaylarını “delete” edip, hiç olmadı farz edelim öyle mi?
Şimon Peres’in bu hamlesi ruhumuzda bir huzursuzluk olarak pıhtılaşmış ve acaba Şimon’a cevap kimden gelecek diye beklerken, Ahmet Davutoğlu, “Ben geçmişi hiçbir zaman ölü olarak görmem. Geçmiş de yaşanmıştır, insanlar geçmişleri ile yüzleşmekten kaçınmamalıdır” diyerek, Şimon’un cümlesini fena halde presledi. Şahsiyetli duruşuyla takdire şayan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’ndan Allah razı olsun!
İçimizi, inanılmaz derecede rahatlattı tabii..
Eh, biz erdik muradımıza, Ahmet Davutoğlu çıksın kerevetine…
•
Bu olay gösterdi ki, menşei Almanya olan bir kısım stratejistlerin, iddia ettiğinin aksine, dokunulamaz olarak görülen İsrail’e pekâlâ tavır konulabiliyormuş! Yanlış politikalarına karşı dik durulabiliyormuş! Sınırlarını aştığı yerde ayar çekilebiliyormuş!
Korkakların sinmesi boşunaymış demek ki! Yıllardır yalakalık yapmaları, hikmetinden sual soramamaları…
Müslüman’a yakışır bir şahsiyete sahip olunabiliyormuş demek ki! İsrail’e tavır koymanın ucunda kıyamet yokmuş yani! Bilakis, insanın adını tarihe yazıyormuş görüldüğü gibi!
Dış siyasette asıl irtifa kaybettiren, korkaklık ve samimiyetsizlikmiş, onurluca siyaset yapmak, dış ilişkiler konusunda ülkeye şahsiyet kazandırıyormuş demek ki!
Nitekim bu olay, Türkiye-İsrail ilişkileri noktasında en az “one minute” kadar iz bırakacak, belirleyici bir gelişme olarak tarihe geçti.