Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Aldatıldık ey halkım, ne Kürt var ne de Türk!

Aldatıldık ey halkım, ne Kürt var ne de Türk!

Oğuz, Kazak, Özbek, Tacik var da, Türk yok! Zaza, Gurmanço, Sorani var da Kürt yok. Yunan da yok Fransız millet de.. Bunlar 20.YY’la yakın, erken zamanda icad edildi.. “Yunan Medeniyeti” de öyle. İon denizi çevresindeki Mora ve Girit çevrelerinde yaşayan küçük bir halktan söz ediyoruz. Grekler bunlar. Mısır ve Filistin’den, doğudan gelen halkların, Kafkaslar’dan inen halkların kesişme noktasında  yaşayan bir halk; İonlar. Denizcilerin getirdikleri hikayelerden kendilerine bir mitoloji ürettiler.. Doğu-Batı, Kuzey-Güney koridorunda bu bilgileri değiştirdiler..
Judeo- Grek filan diyorlar. Asıl Mısır etkisine bakmak gerek. Kartaca etkisine bakmak gerek.
Tarihin beşiği Arap yarımadası ve Mezopotamya. Hz. Adem de, Hz. Nuh da, Hz İbrahim de bu coğrafyada yaşadı.. Çin’i, Hind’i, İran’ı batıya doğru yürürken bu koridoru kullandı..
Yunan mış! Greklere Trekleri, Helen’i, Mekadon’u, Rum’u ekleyip bir millet icad etmeye çalıştılar.
Rum diye bir ırk yok. Anadolu halklarının ortak adı Rum’dur.. Biz hepimiz Rumuz!. Ahiyanı rum, baciyanı rum, Gaziyanı rum dedikleri biziz biz! Onun için burası Rumelidir, Arzı Rumdur! Türk dediğin de, Kürt dediğin de, Arab’ı, Süryanisi, Ermenisi, Müslümanı, Hıristiyanı, Alparslan’ı, Mevlanası, Fatih’i hepsi Rum’dur.. Rum dedikleriniz büyük çoğunluğu Müslüman olmuş bir halktır..  Mübadele yoluyla hem Balkanlar’daki Müslümanları seyreltmek hem de Yunan kimliğini tahkim etmek istediler. Bunlar hep bir oyundu!
Ermeni patrikliğini kuran Fatih’ti ya hu! Süryani patrikliğini Hz. Ömer kurdurdu, Fatih Rum patrikliğinin başı idi.. Doğu Roma Bizans’ın koruyucusu idi..
Allah bizi kabileler halinde yarattı ki tanışıp kaynaşalım diye, kavgalı edelim diye değil. Onun için adımızı “ünsiyet peyda eden” anlamına gelen “İnsan” koydu.. Ünsiyet etmeyip, düşmanlık eden insanlıktan uzaklaşır. Hayvanlaşmaktan da kötü, belhum adal olur! Hepimiz tek tek Adem’in çocuklarıyız, Adem de topraktandı..
Bu Kürt, Türk, Fransız, Yunan mugalatasını batılılar çıkarttı. Bizi uluslaştıracaklar ya. Sarı, kırmızı, kara, beyaz diye renk ayrılığımız yetmedi. Derimizin rengini boyayan Allah’tır Allah! Başka biri değil..
Ortak dil, gelenek, kültür, coğrafya gibi özelliklere sahip halkları grublamak, onları tanımlamak, kategorize etmek ve onlar üzerinde planlar kurma adına, hayali bir şekilde “ulus” icad edildi. “Millet” “Nation” değildir.. Yani Millet’in milliyetle ses benzerliğinden başka bir benzerliği yok.. Millet ise “din birliği” demektir..
Boşuna bunlar “Din yok, milliyet” var diye kitaplar yazmadılar.. Ruşeni diye biri yazar bu isimle kitabı. Mustafa Kemal’e hediye eder. O da Ruşeni’yi “Aferin, alkışlar” diye kutlar.. Doğu Perinçek bu çizginin bugünki temsilcisi rolünde.. Ruşeni’nin soyadı Barkın.. Ruşeni 1926’da yayınladığı kitabında “Birkaç Söz” başlığı ile yazdığı önsöze şu ilk cümleyle başlıyor: “Bu kitabı, dinlerin iç yüzünü milletime göstermek ve milletimi bu beladan kurtarmak için yazdım!..” Ruşeni Mustafa Kemal’in bir milletvekili aynı zamanda! Dertleri, “Millet” ve “Ümmet” kavramını zihinlerden silmek!
Biz önce insanız. Diğer insanlar ise “ya dinde kardeşimiz ya tende bir eşiz”.. Bizim “Vatanımız” değil, ülkemiz ve yurdumuz var. Övülen, “arzımevud” diye yüceltilen cennet gibi bir memleketimiz var. Komşumuz, akrabamız var, kabilemiz var, halkların kardeşliği var. Hepsinin ötesinde adalet, barış ve hürriyet olmalı.. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana zalimlere karşı durmak var. Alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmeti başka türlü davranamaz..
“Fikri kavmiyyeti tel’in ediyor peygamber”. Bunu unutmayalım.. Arab’ın Acem’e üstünlüğü yok.. Türk’ün Kürd’e, Kürd’ün Türk’e üstünlüğü yok.. Kendiniz için istediğinizi kardeşiniz için de istemedikçe gerçek bir mümin olamazsınız. Bütün insanlığın hayrına olmayan bir çözüm önerisi, bizim önerimiz olmamalı.. Yeryüzünün bütün açlarını ve mazlumlarını, ümmetin yetimi bilmemiz gerek. Bir kişiye ya da topluluğa düşmanlığımızın bile bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmemesi gerek.
Ne doğduğumuz toprağı biz seçtik, ne doğduğumuz ana-babayı, zamanı, ne derimizin rengini ne de cinsiyetimizi biz seçmedik. Bundan dolayı ileri veya geri olamayız..
Ulusal kavramlar ve kurumlar, semboller diye, dayatılan hukuk dışı şeylerin tümü bir illüzyondu. Resmi ideoloji, resmi tarih ve resmi din bir yalan üzerine kurgulanmıştı..
Türkiye’deki Akil Adam projesi 1895 yılında Güneydoğu’da 400 önde gelen isimin yaptıklarını hatırlatıyor.. Osmanlı’nın son döneminde Fransız İhtilâli’nin etkisi ile etnik milliyetçilik Güneydoğu’da kışkırtılıyordu.. Avrupa kaynaklı bu işler, Doğu ve Güneydoğu’da yoğun faaliyet gösteren misyonerler eliyle yapılıyordu. Bölgedeki etnik unsurlar, başta Ermeniler tahrik edilmeye çalışıldı. Sonra da  Osmanlı Halifesine ve ardından, Türk, Kürt, Arap diğer etnik kimlikleri ön plana çıkartıp, birbirine karşı kışkırtılmaya çalışıldı. Diyarbekir’de toplanan 400 Akil Adam “Ahali-i İslâm”(Anasır-ı İslam/İslam toplumunun unsurları - İslam Halkı) İslam kardeşliği etrafında toplanmaya çağırdı. İşte 118 yıl önceki o reçete: “TÜRK, KÜRT, ARAP YOK, ‘İSLAM MİLLETİ’ VAR!” Galiba bu konuya yarın da devam etmemiz gerekecek.. Selâm ve dua ile..
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
45 Yorum
Abdurrahman Dilipak Arşivi