Sorunlara çözüm üretme...
Ne yalan söyleyeyim, Anayasa Mahkemesi’nden, böylesine muğlak, tuhaf ama kendi içinde dengeli, her tarafa çekilebilir, tarafları hem memnun eden hem üzen bir karar beklemiyordum.
Bütün parametreler AK Parti’nin kapatılacağını gösteriyordu.
Sürpriz oldu.
Kapatmadılar ama, bir güzel hırpaladılar.
Resmen ağzını burnunu kırdılar.
çünkü AK Parti, nitelikli çoğunluk kararıyla ‘laiklik karşıtı eylemlerin odağı’ ilan edildi.
İşin, bir de, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya boyutu var:
Sanık sandalyesindeki Ergenekoncuları iddia makamına taşıyarak tabiri-i amiyane ile şişmiş oldu ve yazdığı iddianameyle Türkiye’ye zaman, para, enerji, ve itibar kaybettirdi, ama... Bu yazının müktesebatı içinde değerli Abdurrahman Bey’imize yer yok.
Buna da sonraki günlerde bakalım.
Bakalım, değerli Abdurrahman Bey’imizin Cumhuriyet gazetesinde ‘siyasi makale’ olarak yayınlanabilir güzellikteki iddianamesinin Türk halkına maliyeti ne olmuş.
Hazirun, Anayasa Mahkemesi’nden çıkan kararın ‘dengeli’ olduğunu söylüyor.
Baykal dışında herkes memnun...
Henüz gerekçeli kararı görmedik ama, denilenlere göre, Anayasa Mahkemesi, partinin odak olma durumunu, Başbakan’ın ünlü ‘velev ki’ açıklamasına dayandırmış.
Bu ne demek?
Bu şu demek:
Talepler ve toplumun ihtiyaçları temelinde her şeyi konuşup tartışabilirsiniz... Kürt meselesini, Türk meselesini, çerkezleri, Abazaları, politik marjinalleri, eşcinselleri, zıtcinselleri...
Her şeyi...
Ama, ‘inanç özgürlüğü’nü ve (kimilerine göre) inanç özgürlüğünün bir cüzünü oluşturan başörtüsü meselesini konuşamazsınız.
Bu konuda çözüm önerisi getiremezsin...
Farklı bir bakış açısı sunamazsınız...
İçinde ‘başörtüsü’ geçen ve özellikle de ‘velev ki’ diye başlayan cümleler hiç kuramazsınız...
Kurarsanız, bunun bedelini ödersiniz.
Nitekim Başbakan ‘velev ki’ diye başlayan bir cümle kurmuş ve ‘Bu sözler parti kapatma nedenidir, Başbakan çok ileri gidiyor, daha önce başörtüsü yüzünden iki parti kapatıldı, bunu unutmasın’ diye aba altında sopa gösteren bazı hakim ve savcı eskilerinin de gazıyla partisi hakkında kapatma davası açtırmıştır.
Hazirun, Anayasa Mahkemesi’nin kararını dengeli buluyor, partinin kapatılmamış olmasına seviniyor ama...
Biz neyi konup tartışacağız?
Bir siyasi parti (üstelik halkın büyük çoğunluğu tarafından ‘yönetmeye yetkili’ kılınmış bir siyasi parti), tamamen siyasi mülahazalarla yasak kapsamına alınmış başörtüsü konusunda konuşmayacak, tartışmayacak, fikir yürütmeyecek, çözüm üretmeye yeltenmeyecek de, hangi konuda konuşup tartışıp fikir yürütüp çözüm üretmeye yeltenecek?
Sadece devletin doğrularını mı seslendirecek?
İfade özgürlüğü ve ‘talepler siyaseti’nin sınırı nedir?
Bu sınır nerede başlar, nerede biter?
Birileri, içinde ‘inanç özgürlüğü’ geçen bir cümle kurduğunda, ifade özgürlüğü limitini doldurmuş mu sayılacaktır?
Nedir yani?
Bu limiti kim tayin ediyor?
Hangi yasa?
Hangi teamül?
Zahmet olmazsa, ‘gerekçeli karar’da bu soruların cevabını da rica ediyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.