Bundan sonra ne olur?

Bundan sonra ne olur?

Anayasa Mahkemesi'nin AK Parti'ye ilişkin kararı, siyasetin önünü açan bir karar oldu.
AK Parti'ye ciddi bir uyarı söz konusu ama asıl uyarı siyaset sınıfına...
Aslında Türkiye'de tek tek siyasi partilerden çok bir bütün olarak demokrasi sorunu yaşanıyor.
Siyasi partiler bu demokrasi sorununu aşmak için ne yazık ki işe bir türlü kendilerinden başlamıyor.
Mahkeme Başkanı Haşim Kılıç, tam da bu noktaya dikkat çekiyor ve siyaseti çok ağır bir biçimde eleştiriyordu.
Kılıç' ın yaklaşık dediği şuydu:
"Siz Anayasa'yı, seçim yasasını, partiler yasasını değiştirmezseniz bu tür kapatma girişimleriyle daha çok karşılaşırsınız."
Gerçekten de Türkiye demokratikleşmede önemli adımlar atsa da başta Anayasa olmak üzere siyasi partiler ve seçim kanunları konusunda ne yazık ki adım atmadı.
AK Parti daha 2001 yılında yola çıkarken bu açılardan önemli vaatlerde bulunmuş ama iktidar olduğu 5 yıl boyunca bu konularda kılını bile kıpırdatmamıştı.
Şimdi geldiğimiz nokta siyaseten de, toplumsal kutuplaşma açısından da tıkandığımızı gösteriyor.
AK Parti iktidarda, makul çoğunluğu kucaklayamıyor.
CHP muhalefette, toplumu değil devleti savunuyor.
Bir anlamda siyaset sınıfı topyekûn güven vermiyor.
Bu sonucun ortaya çıkmasında günahı olan "müesses nizam"ın kurumlarının da durumu parlak değil.
Başta TSK olmak üzere Anayasa Mahkemesi de dahil tüm kurumların sivil alana müdahalesi ciddi bir güven sorunu yarattı.
Anayasa Mahkemesi'nin AK Parti'yi kapatmama kararına tam da bu noktadan bakmak gerekiyor.
Eski ANAP Genel Başkanı Nesrin Nas şöyle diyor:
"Bu kararın ülkeyi rahatlattığı bir gerçek. Ancak birçok yönüyle tartışılacak bu karar aslında müesses nizamın devamı açısından anlamlı. Anayasa Mahkemesi bu kararıyla sadece ülkeyi rahatlatıp AK Parti'yi kurtarmadı, bizzat kendi geleceğini de kurtardı."

"Demokrat Merkez" geliyor
Şimdi karşımızda yeni bir siyasi durum var.
Asıl soru da bundan sonra ne olacağı...
Toplumda iki beklenti dikkat çekiyor: Birincisi, erken seçime gidilerek güven tazelemek.
İkincisi ise AK Parti lideri Erdoğan'ın 22 Temmuz 2007'deki balkon konuşmasının gereğini yapması.
Peki, hangisi gerçekleşir?
Siyaset kulislerinde "erken seçim"in mevcut durumu değiştirmeyeceği konuşuluyor. İktidar da muhalefet de bu pozisyonlarıyla seçime giderlerse sonuç değişmeyecek.
Gelelim AK Parti ve Başbakan Erdoğan'ın tavrına...
Acaba ikinci 22 Temmuz fırsatı AK Parti'yi "makul çoğunlukla" buluşturur mu?
Denilen şu; Kapatma sürecini iyi yöneten Başbakan Erdoğan, yeni dönemdeki beklentilerin de farkında. AK Parti'nin önünde güven tazelemek için bir yerel seçim şansı var. Oraya kadar daha kucaklayıcı bir yaklaşım sergilenmesi yeterli.
Başbakan Erdoğan'ın Anayasa Mahkemesi kararından sonraki konuşması ikinci olasılığı güçlü kılıyor.
Siyasetin görünen iki cephesinde durum böyle... Siyasetin bir de görünmeyen cephesi var.
İki kutuplu siyasetin sürmesi, kurumlarla gerginliğin yaşanması, özellikle özgürlükler konusunda iktidara yol arkadaşlığı yapacak bir muhalefetin olmaması ister istemez "siyasetin merkezinde yeni arayışlar"ı zorunlu kılıyor.
İşte bu zorunluluk nedeniyle eylül sonlarına doğru "Demokrat Merkez" denebilecek bir siyasi oluşumun devreye gireceğinden söz ediliyor. İçinde siyasetin bilinen yüzleri de var, hiç bilinmeyen yeni isimler de...
Gördüğünüz gibi siyasetin normalleşmesi için zamana ve yüzünü AB'ye dönen özgürlükleri savunan muhalefete ihtiyaç var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi