Demokrasiye doğru...
Sevgili okuyucular, bir tahminimde yanıldığım için bu kadar sevineceğimi hiç düşünemezdim. Anayasa Mahkemesi’nin AK Parti’yi kapatma kararı vermemesi üzerine, yazılı basında en güzel manşeti atan bizim Radikal’in deyimiyle, Türkiye ile beraber ben de ‘Oh’ dedim.
Gelecekte Türk siyasî tarihini yazacak olanlar, AYM’nin 30 Temmuz Kararı ile, Türkiye’nin muhakkak bir felâketin eşiğinden kıl payı kurtulduğunu kaydedeceklerdir. 30 Temmuz 2008 tarihinde Türkiye büyük bir krizi atlatmış ve gerçek demokrasiye doğru ufkunu açmıştır.
Yanlış bir karardan dolayı bir mahkemeye teşekkür edilir mi? Meğerse edilirmiş... Ben de, bu tamamiyle yanlış kararından dolayı Anayasa Mahkemesi’ne teşekkür ediyorum. özellikle kapatılma kararına karşı çıkan, başta AYM Başkanı Haşim Kılıç olmak üzere, Sacid Adalı, Serruh Kaleli, Serdar özgüldür ve Ahmet Akyalçın’ı, kapatma konusundaki bütün baskılara rağmen aldıkları karardan dolayı tebrik ediyorum.
***
AYM’nin AK Parti hakkında verdiği bu karar yanlıştır. Sadece demokrasiye ve hukuk devletinin temel ilkelerine aykırı olduğu için değil, yürürlükteki antidemokratik Anayasa ve kanun hükümlerine göre değerlendirildiğinde de yanlış bir karardır. Zira, iddianamede lâikliğe karşı odak oluşturduğu ileri sürülen isnatların hiçbiri ciddî ve hukuka uygun değildir. Bu konuda Raportör’ün raporunda istendiği gibi, Savcı’nın iddianamesinin ve dâvanın reddi gerekirdi. Ne yazık ki, doğru ve hukukî olan tek oy Başkan Haşim Kılıç’a aittir. Sırası gelmişken Başkan Kılıç’ı, kriz müddetince gösterdiği ciddî, olgun ve istikrarlı tavrından dolayı gönülden kutluyorum.
Sınıf arkadaşım ve kırk yıllık dostum Prof. Dr. Sacit Adalı’nın oyunu ise, gene mâhut 9-2’lik skorun ortaya çıkmaması için verilmiş bir oy olarak değerlendiriyorum.
Lâkin, şunu önemle kaydetmek gerekir ki, AYM’nin bu kararı, düşünceyi ifade, din ve vicdan hürriyetleri bakımından daraltıcı ve geriye götüren bir içtihat teşkil etmemeli ve demokratik özgürlüklerin önünü kapatmamalıdır.
***
30 Temmuz Kararı, Türkiye’de hukuk devleti ve demokrasi konusunda geleceğe ait bir ümit ışığı olmuştur. Bu, siyasî hayatımızda bir dönüm noktası olarak kabul edilmeli ve demokrasinin rayına oturtulması için gereken tedbirler vakit geçirilmeden alınmalıdır.
Başbakan ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın karardan sonra yaptığı konuşma dengeli ve olumludur. Erdoğan, AK Parti’nin lâiklik karşıtı eylemlerin odağı olmadığını söyledikten sonra, milleti bir bütün olarak kucaklayacaklarını ve her türlü ayrımcılığa karşı olduklarını, ayrıca Cumhuriyet’in temel ilkelerini vurgulamıştır.
Baykal’ın, AK Parti’nin kapatılması için aylardır yürüttüğü antidemokratik kampanyadan sonra, hâlâ krizden bahsetmesi ise normal karşılanmalıdır.
Artık gerginliğin sona erdirilmesi ve 4,5 aylık zaman kaybının telâfisi için bir huzur ve restorasyon döneminin başlatılması lâzımdır.
***
Herhalde önümüzdeki günlerde TBMM tatile girecektir. İçtüzüğe göre 1 Ekim’de yeni yasama yılı açılacaktır. Bu tarihten itibaren yeni bir ‘Demokratikleşme Dönemi’ başlatılmalıdır. Bu çerçevede;
1. Anayasa’nın siyasî partilerle ilgili 69. maddesi ile Siyasî Partiler Kanunu âcilen değiştirilmeli ve Venedik Komisyonu kriterleri çerçevesinde yeniden düzenlenmelidir. Buna göre, bir siyasî partinin kapatılması için, terör ve şiddetle ilgili eylemlerinin mahkemelerce hükme bağlanmış olması şartı getirilmelidir. Esasen, AYM Başkanı Kılıç da, bu hususu mahkemenin görüşü olarak beyan etmiştir.
2. AB üyeliği çerçevesinde çalışmalar hızlandırılmalı ve gerekli ek reformlar gerçekleştirilmelidir.
3. Yeni Anayasa çalışmalarına öncelik verilmelidir.
Diğer taraftan, bugün çalışmalarına başlayacak olan Yüksek Askerî Şûra’da alınacak kararlarla, önceki darbe teşebbüsleri ile bağlantılı odaklar temizlenmelidir.
Ayrıca, çete dâvasının sonuçlandırılması da sağlanmalıdır.
***
Bugün aydınlık bir gün... Zira Türkiye, demokrasiye ve ışıklı bir istikbale doğru yeniden yelken açıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.