Sabiha Gökçen (Hatun Sebilciyan), Alevileri öldürürken acımamış!
4 Mayıs 1937… Bakanlar Kurulu’nun gizli kararında şöyle deniliyor: “Sadece taarruz hareketiyle ilerlemekle iktifa ettikçe isyan ocakları daimi olarak yerinde bırakılmış olur. Bunun içindir ki, (…) köyleri kamilen (tamamen) tahrip etmek ve aileleri uzaklaştırmak lüzumlu görülmüştür.”
Devletin kahredici otoritesini vurgular bir biçimde adı Tunceli olarak değiştirilen Dersim’e, uçaklardan bildiriler atılır. 4 Mayıs 1937 tarihli bildiride “Teslim edilenler veya kendiliğinden teslim olanlar dahi Cumhuriyet’in adil muamelesinden başka hiçbir şey görmeyeceklerdir. Aksi takdirde, yani dediklerimizi yapmazsanız, her tarafınızı sarmış bulunuyoruz. Cumhuriyet’in kahredici orduları tarafından mahvedileceksiniz” yazılıdır.
Sonra Diyarbakır’dan üç filo havalanır. Bunlardan birinin pilotu Mustafa Kemal’in manevi kızı olan Sabiha Gökçen, gerçek adıyla Hatun Sebilciyan’dır! Sebilciyan, hatıratında ifade ettiği üzere, Atatürk’ü bizzat ikna ederek, kendi isteğiyle Dersim Harekâtı’na katılmıştır!
Atatürk ve Başbakan İsmet İnönü’nün ulusal kahraman ilan ettiği, Türk Hava Kurumu’nun değerli taşlarla süslü madalya verdiği Sabiha Gökçen, bakın “Dersim Katliamı”nı nasıl yorumluyor! 21 Ağustos 1937’de, Tan Gazetesi’nden A. Emin Yalman’a: “Dersim’deki uçuşlarım daha heyecanlı olmuştur. (…) İnsan evvela bombalarını atıyor. Sonra canlı görürse, makineli tüfeğe müracaat ediyor. Çarpışma anında canlı hedef üzerine bomba atmak, insana hiçbir acıma hissi vermiyor. İnsan, yalnız vazifesini görmek için aramayı, vurmayı düşünüyor.”
Nitekim, “1972 yılında Genelkurmay Başkanlığı tarafından yayımlanan Türkiye Cumhuriyeti’nde Ayaklanmalar (1924-1938) adlı kitapta ise bu görev biraz daha ete kemiğe büründü: ...Bu arada Demenanlı aşiret reisleri nezdinde toplantı halinde bulunan diğer aşiret reislerinin, havadan bombardıman edilmek suretiyle toplantıyı dağıtmak ve aşiretler üzerinde moral kırıcı bir etki sağlamak lüzumu üzerine Tayyare Alay Komutanı komutasında 15 uçaklı bir filo, Kırklar Dağı-Darboğaz dere yolu-Zel Dağı-Kırmızı ve Kosur dağları kuzeyindeki Keçizeken (Yukarı Bor) Köyü’nü havadan bombaladı. Bu hava taarruzunda özellikle Sabiha Gökçen hanımın attığı 50 kiloluk bir bomba Keçizeken Köyü’nden kuzeye doğru kaçan asi grubuna oldukça ağır zayiat verdirdiği yapılan gözetlemeden anlaşılıyordu.”
Ayşe Hür’ün, Radikal’deki makalesine göre; Sabiha Gökçen gerçekte Ermeni kökenli! Ailesi, tıpkı Aleviler gibi Atatürk’ün ulusçu zihniyetinin mağduru bir öteki…
“Nerses Sebilciyan ailesi Halfeti’nin Cibin Köyü sakinlerindendi. 17 Temmuz 1915’te köyün muhtarı ev ev dolaşmış ve evin büyüğüne bir evrak teslim etmişti. Evrakta ailenin 24 saat zarfında yola çıkmaları emrediliyordu. Sebilciyan ailesi (Nerses karısı Maryam ile ikisi erkek ve ikisi kız evlatları) çaresiz yola koyulmuşlardı. İlk durak olan Antep’e vardıklarında, kafiledeki birçok ailenin de yaptığı gibi kızları 6 yaşındaki Diruhi ile 2 yaşındaki Hatun’u (Sabiha Gökçen’i) güvende olmaları için misyoner yetimhanesine teslim etmişlerdi.
30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalandıktan sonra İtilaf Devletleri’nin verdiği güvenceyle evlerine dönmeye cesaret eden Ermeniler arasında Sebilciyan ailesi de vardı. Aile Antep’e geldiğinde heyecanla Amerikan Yetimhanesi’ne koştu. Ancak onları kötü bir haber bekliyordu. Hripsime’ye göre o dönemde bölgede görevli olan Mustafa Kemal, evladı olmadığından, yetimhaneyi dolaşıp kızların en sevimlisini evlat edineceğini söylemişti. Hatun’u görmüş, şirin bir kız çocuğu olduğundan parmağıyla işaret etmiş ve kucaklamıştı. İşte o gün, Hatun’la Diruhi ağlayarak ayrılmışlardı.
Anne Maryam, hayatı boyunca küçük kızını sayıkladı ve 1947’te Halep’te öldü. Maryam’ın kardeşi Garabed’in oğlu Apraham Garabedyan, 1955’te Hatun’un izini bulmak için Türkiye’ye geldi ve Sabiha Gökçen’le Ankara’da buluştu. İki akraba konuştular, birlikte resim çektirdiler. Sabiha Gökçen Apraham’a yüklü bir maddi yardımda bulundu ve Apraham, Halep’e geri döndü.”
Şimdi Dersim Kırımı’nın sorumlularından olan Sabiha Gökçen, yani Hatun Sebilciyan adının, Alevilerin uğradığı bunca zulme karşılık, havalimanından silinmesi gerekir. Devlet çekmelidir artık Tunçeli’ni Dersim’in üzerinden! Dersim adı, halkına iade edilmelidir. Dersim Kırım’ı, objektif bir bilimsel bakış açısıyla tarih sayfalarında yerini bulmalıdır.