Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Lebensraum ya da Kasir-Hermel hattı

Lebensraum ya da Kasir-Hermel hattı

İran, bölgede izlemiş olduğu politikaların sonuçları itibarıyla, postmortem BOP’un fiili aracı haline gelmiştir. İran’ın katkılarıyla Yemen’de Husi devletinin temelleri atılıyor. Şam’ın düşmesi halinde hem Esat’ı giyotinden kurtaracak bir formül olarak Nuseyri devleti tasarlanıyor hem de bu devletin Hizbullah’ın arka bahçesi olması murat ediliyor. Bir taşla çift kuş.

Bu durumda şu soru akla düşüyor: İran, İsrail için mi Hizbullah’ı yaşatıyor? Bu soru ister istemez bağlantılı başka bir soruyu akla getiriyor: Husileri de mi İsrail için besliyor ve büyütüyor? Elbette iki şık ta doğru değil. Nasır İsrail’le hesaplaşmak yerine Yemen’le hesaplaşıyor ve bunu İsrail’le hesaplaşmanın bir mukaddimesi olarak pazarlıyordu. Bundan dolayı Nasır öldüğünde geride sadece İsrail karşısındaki hezimetleri kalmıştı. Saddam ise ‘İsrail’e ulaşamazsak, varsın Kuveyt’e ulaşalım’ mantığıyla hareket etti. O da İsrail’e ulaşamadan işgal ona ulaştı. Halbuki, İran rejimi 1982 yılından beri Hizbullah üzerinden ve ayrıca Suriye ile ittifakı ve dolayısıyla Golan üzerinden İsrail’le temas hattında bulunuyor. İsrail bahane o da önce Sünni dünyaya ulaşmak istiyor. İstilayı tamamlarsa İsrail’i düşünebilir. İstilayı değil, kargaşayı artırıyor.
İran, “Araplar savaşsınlar biz arkadan yetişiriz!” modunda..  Araplar savaşsa da arkalarından gelecekleri yoktur. Zira bugüne kadar İsrail’den fazla Araplarla kavga ettiler. Afganistan ve Irak’ta işgale yardım ettikleri gibi Suriye cephesinde de silahlarıyla ve uzmanlarıyla binlerce insanın kıyımına katkı sunmuşlardır. Şimdi de Suriye’nin parçalanması planlarına önayak oluyorlar (http://www.telegraph.co.uk/ news/worldnews/middleeast/syria/10037798/Syria-America-and-Israel-can-no-longer-look-the-other-way.html). Suriye rejimi ile birlikte İran Kasir-Hermel Hattını kurmak istiyor. Bir taşla iki kuş. Suriye’den bölünecek parçayla birlikte Lübnan’daki de facto Hizbullah bölgesini bu hat üzerinden birleştirecekler. Demek ki İran, Irak’ta Amerikan projelerine destek vererek işgal sonrasında Irak’ta bölünmeye amade cılız bir yapının vücuda gelmesine hizmet ettiği gibi şimdi de Esat sonrasında Suriye’nin kendi lehine bölünmesinin hesaplarını yapıyor. Peki neden? Mezhep ve stratejik dürtüleri adına. Stratejik hesaplarını mezhep dürtüleri yönlendirmektedir. Şiiler Amerikan işgaline yardım ettikleri gibi şimdi de ABD onların Sünnileri ezmesine yardımcı oluyor veya en azından Türkiye’ye mezhepçilik suçlaması gibi Maliki’ye öyle bir isnatta bulunmuyor. Sahi hiçbir Amerikalı yetkilinin ağzından böyle bir ifadeye rast geldiniz mi? Acaba siyaseten Amerikalılar da Ruslar gibi Şii mi?  
¥
Kasir-Hermel hattını kurmak için Hizbullah, Suriye rejimi ve İran bölgede Sünni arındırması yapıyor. En son olarak Banyas bölgesinde Beyza köyünde katliam yaptılar. Amaç halkı korkutarak, arındırarak bu ayrılıkçı hattı ikame etmek. Sırpların, Banya Luka planı Suriye’de Banyas üzerinden yürüyor. Burada Kasir-Hermel hattı olarak işliyor. Zaten rejimin elinde kala kala Tartus limanı ile Lazkiye kalmıştır. Suriye’deki Şii ittifak gelişigüzel katliamlar irtikap ediyor. Nasrullah belki de Tahran’da bir kovukta ‘Beşşar’ı kimse deviremez’ diye naralar atarken patronlarıyla cetvelle Şii-Nuseyri devletinin sınırlarını çiziyor olabilir. Zira Beşşar, Sünni kuzey-batı, güney ile kuzeydoğudaki Kürt bölgelerinin kontrolünü kaybetti. Dolayısıyla sekter hayat alanına geri dönüyor. Beşşar’ın hayat alanı aynı zamanda İran’ın hayat alanıdır. İran ekseninin Sünnileri ezme ve sürme ve katletme politikalarına karşı ABD ve dünya ise seyirci kalmanın ötesinde iki yıldan beri Sünnilere ‘İslamcılıktan vazgeçin, yardım verelim’ şantajı yapıyor. ABD’nin derdi de geleceğin tehlikelerine karşı İsrail’i korumak. Beşşar gibi Amerikalı Yahudiler de Türkiye’nin İhvan’ı desteklediğini ileri sürerek Türkiye’nin politikalarından şikayet ediyorlar. Bu meseleyi daha önce David Ignatius da kaleme almıştı. ABD ve Amerikalı Neoconların istediği yeni Suriye rejiminin niteliği şu: Azınlık ağırlıklı rejim. Esat gitsin ama Esadizm kalsın. Demokratik ve tarafsız bir hükümet düşlüyorlar. Bu nasıl olacak? Tarafsızlık, Batı ve Rusya’nın çıkarlarını gözetmenin ötesinde İran’ın ve İsrail’in menfaatlerine açık bir yapı demektir. Mort Abramowitz ve Eric Edelman’ın kontrolünde Bipartisan Policy Center’in hazırladığı 36 sayfalık raporda, Türkiye’nin istikrarlı ve çoğulcu bir Suriye rejimi yönünde ikna edilmesi isteniyor. Yani İslamcı yerine laik, Sünni ağırlıklı olmak yerine azınlıklara dayalı. Son sıralarda İran’ın açık oyunları ve Suriye rejiminin saldırganlığı karşısında Türkiye’den ses çıkmıyor. Lafın bittiği ama icraatın gelmediği bir noktada mıyız? Eğer öyleyse konuşsak ne olur?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
12 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi