Demokratik yönetimin gerekleri üzerinden Gezi
Bugün biraz demokrasi 101 yapalım. Yani demokrasiye giriş de denebilecek bazı temel esasları hatırlayalım. Demokrasi halkın yönetimi anlamına gelen demos ve kratia olan iki yunanca kelimeden gelir malum. Halk kendini yönetecektir de bu reel dünyada nasıl gerçekleşebilir? İki şekilde tezahür edebilir. Birincisine direct demokrasi denir ikincisine indirect yani dolaylı demokrasi. Dolaysız demokratik uygulamada yönetim işlerinin her biri halka sorulur. Bu, bugün ancak çok küçük yerleşim bölgelerinden uygulanabilir, yani o bölgenin sakinleri hayatlarına şekil verecek konularda fikir beyan ederler ve onların isteği doğrultusunda da yönetilirler. Bugünün büyük ve kalabalık dünyasında direkt demokrasi yani dolaysız olarak halkın kendi katılımı ile yönetim ancak köy, belki köyde bile değil de mahalle de uygulanabilir. Ülke bazında ise referandum dediğimiz ‘halka sorma’ prosedüründe görülür direkt demokrasi. Bu da ancak çok önemli konularda yapılır zira, referandumlar da her seçim gibi pahalı ve zaman alıcıdır. Sonuç itibariyle de direkt demokrasi ülke bazında referandum dışında uygulanmaz, çünkü pratik değildir bu. Bunun içindir ki indirekt yani dolaylı demokrasi uygulaması vardır bütün ulus-devletlerde. Yani seçersiniz, Meclis’e yollarsınız, seçtikleriniz de siz işinize gücünüze bakıp hayatınıza devam ederken sizin adınıza kararlar alırlar ve uygularlar. Günün sonunda onları siz seçmişsinizdir, onlar da sizin vekil ve temsilciniz olarak hem hayatınıza hem de hayat alanlarınıza dair kararlar alır ve size bildirirler. Memnun kalmazsanız bu seçtiklerinizi değiştirirsiniz, bunu da ulu orta, istediğiniz zaman değil ancak seçim zamanı yaparsınız. Biz buna siyaset biliminde, kısaca ‘beğenirsiniz tutarsınız, beğenmezseniz atarsınız’ diyoruz. Bu atma, müteakip seçimde olur.
Şimdi gelelim Gezi’ye. Daha doğrusu Gezi olaylarının en başlangıçtaki, birçoklarınca ‘samimi’ kabul edilen taleplerine. Zira sonrası apayrı bir konu… Siyasi bir ekibi iş başına getirmişsiniz. Öyle veya böyle çoğunluğun seçimi ile bu kadro iktidara gelmiş. Halktan aldıkları teveccüh oranının yansıması olarak Meclis denen yere gitmişler. Ne yapmaya? Sizden aldıkları yetki ile size verilecek hizmetler konusunda karar almaya. Gezi Parkı ile alakalı proje de 2011 yılında Sayın Erdoğan’ın Çılgın Proje dediği projeler kapsamında gündeme gelmiş. Parti temsilcileri enine boyuna konuyu tartışmışlar, bir karara bağlamışlar. CHP ve AK Parti müsbet oy kullanmış velhasıl meclisten geçirmişler restorasyon teklifini. Demokrasi hep işlemiş bu süreçte. Sürecin kendisi demokrasi bir başka deyişle.
Şimdi kalkmış bir grup insan biz alınan karara karşıyız diyor. Peki, öyle olsun. Olsun da bundan çıkarılabilecek tek sonuç önümüzdeki seçimde verirsiniz oyunuzu, Gezi parkına sizin istediğiniz yönde sahip çıkacak birilerini temsilci seçersiniz. Bunu başaramazsanız, işte o zaman da yine demokrasi gereği susarsınız. Çünkü demokrasinin gereği budur. Talebiniz yeterince halkta karşılık bulamamıştır ki sizin görüşünüze karşı görüşte hareket eden bir karar çıkmıştır demokratik siyaset makinasından. Bunu anlamak neden bu kadar zor…. Ben biliyorum da öylesine soruyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.