TBMM yabancı vakıfları araştırmalı!
Bu yabancı vakıflar meselesi can sıkıcı bir hal almaya başladı.
Aslında Kamu Güvenliği Müsteşarlığı’nın yapısının ve faaliyet alanlarının yeniden düzenlenmesi gerek..
Almanya’da Anayasayı koruma kurumunun yaptığı gibi, ülkedeki yabancılara ya da Türkiye’yi yakından ilgilendiren bölgesel ve denizaşırı bölgelerdeki gelişmeler hakkında kamuoyunu bilgilendirmeli..
Benim kafama takılan bir konu var, zaman zaman da yazıyorum aslında. Neden Ergenekon ve Balyoz’un yurt dışı bağlantıları yargının gündeminde değil acaba.. Bu iş hemen hemen bütün sınır komşularımızla bağlantılı bir konu aynı zamanda. Almanya, ABD, İtalya, İngiltere, Fransa, İsveç, İsviçre, Bulgaristan, Rusya olmadan, Kambersiz düğün olur mu hiç? Yani İsrail olmadan olur mu?
PKK’nın dış bağlantıları nelerdir mesela, Ya da uyuşturucu trafiği konusunda neden halk yeteri kadar bilgilendirilmez.. Özal suikastinin dış bağlantıları yok mu, ya da Sivas ve Başbağlar’ın mesela.. Eşref Bitlis’i kim niçin öldürdü?
Türkiye’de faaliyet gösteren İnsan Hakları, Çevre, Af ve Barış örgütleri sadece bu değerler için mi mücadele ediyorlar, gerçekten!
Gerçeğin araştırılması gerek. Söylenti en vahim bir gerçekten daha tehlikeli olabilir.
Mesela misyoner örgütleri bu işin neresindeler..
Aslında Amerikan kolejleri, Sn Benoit, ya da Notre dame de Sion da misyoner okulu değil mi?
Bu yapıların iyi izlenmesi gerek. Doğru ve güzel çalışmaları varsa bize güzel örnek olurlar. Mütekabiliyet hakkımızı kullanırız.. Değilse yasal yollara başvurulur, siyasi yollardan hukuk dışı uygulamaların önüne geçilir..
Bu fonlar aracılığı ile Türkiye’ye ne kadar para veriliyor ve bu paralar kimlere ve ne için veriliyor? Gezi için Meksika’dan Pizza parası geliyor?
Yaptıkları yayınlar, çalışmalar neler? Sahi, Hablemitoğlu’nu kim, niçin öldürdü?!
Mesela Bristish Council gibi kuruluşlar burada ne iş yaparlar.. Bunlara verilen imtiyazlar var mı? Hukuki statüleri nedir? Mesela Bristish Council’in sertifikalarına Türkiye’de eş değerlik belgesi veriliyor.. Ve bir çok kişi bunun farkında değil. Ama mesela Ezher yıllarca tanınmadı, dünyanın bu en eski ve tanınmış medresesi.. Yerli Medreseleri bile tanımıyoruz ama kilise okullarını tanıyoruz.. Bizde tarikat, tekke, zaviye yasak ama Hristiyan mezhep ve tarikatının okulları serbest.
Bir Vatikan kuruluşu olan Veritas ne iş yapar mesela..
Tapınak şovalyelerinin mesela Türkiye’de merkezleri var mı?
Mason Locaları bu işin neresindeler..
İran’ın Caferiler üzerindeki etkisinin de araştırılması gerek aslında.. Selefi, Vehhabi akımlar da. Hizbuttahrir daha çok konuşulur oldu son zamanlarda.. Uluslararası bir takım dini akımların Türkiye’deki temsilciliklerinin statüsünün de sorgulanması gerek. Maharişimistler, Transandaltal Meditasyoncular, Gay ve Lezbiyenler vb. daha bir sürü akım!
Christian Army’nin Türkiye’de temsilciliği var mı? “Chiristian Soldier” haç ve makinalı tüfek logosu taşır mesela. Aynı logo ile “İslam ordusu” yazsanız batılılar bunu nasıl okurlar.. Tapınak şovalyeleri ya da Saint Michael şovalyeleri.. Hizbullah dersen onlar için kötü ama “God’s Army” dersen “no problem!”. İşte tam da Hizbullah’ın İngilizce karşılığı değil mi bu! “Siyah Avcı taburu” ne iş yapar mesela God’s Army’nin. Onlar “Salvation Army” değil mi, yani Selamet cephesi askerleri! İngiltere’de devlet bunlar için pul bastırmış ya hu! Bu ordunun üniversiteler, liseler, ordu içinde ve kamu görevlileri arasında bir sürü gönüllüsü var.
Yani hala bireysel planda “haçlı ruhu” ve toplumsal planda ve siyasetin koruyucu şemsiyesi altında haçlı organizasyonları yaşıyor. Ve hatta SA’nın Junior Soldier, ya da çocuklar için izci yapılanması bile var! Mesela SA’nın Kan ve Ateş grubu var. Amerika da, İngiltere de daha bir çok ülkede örgütlüler. Mesela müzik toplulukları devlet konser salonlarında konserler veriyor.. Protokollerden temsil ediliyor ve belli günlerde meydanlarda, caddelerde resmi geçitler yapıyorlar..
Harika değil, mi? İstiklal marşı bir dergahda yazıldı, ama bizde dergah resmen yasak! Bu da bu rejimin karakterini gösteriyor aslında. Laikliğin bizdeki uygulama biçimini gösteriyor..
İsveçliler mesela ne yaparlar Türkiye’de!
Hangi vakıf, dernek, sendika ve odanın kimlerle ilişkisi var ve bu ilişkinin seviyesi ne?
Bizim Vakıf, dernek odaların uluslararası üyeliklerinin durumu ne?
Bütün bu soruşturmaların ille de bir tehdit algılaması ile ilgili olması şart değil.. Dünyada bir sürü akım var, Türkiye’de bunları kim temsil ediyor?
Son Gezi olaylarından sonra bu konu bir kez daha gündeme geldi..
Bu Vakıf, dernek, oda ve sendikaların faaliyetlerinin belli bir merkez tarafından izlenmesi gerek bana kalırsa, doğru projelerin etkin bir şekilde desteklenmesi de sözkonusu olabilir. Ama önce şeffaflık şart. Bu konuda mütekabiliyet esasına dayalı hakların etkin bir şekilde kullanılması için teşvik de edilmesi gerekebilir bizim STK’ların.. Almanya Anayasa kurumu bunları izler ve her ay bülten yayınlar, rapor yayınlar. Biz de de Kamu Güvenliği Müsteşarlığı böyle bir şeyler yapsa iyi olmaz mı?
Radikal siyonist Yahudilik serbest, radikal silahlı/Haçlı hristiyanlık serbest ama İslam mücahidi olmak suç! Nasıl bir şey bu böyle, hiç düşündünüz mü?
İnternete girin googleden tarayın yukarıdaki kelimeleri imaj olarak bakalım ne çıkacak?
Selam ve dua ile..
Not: Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’ndan arkadaşlar, geçen günki yazımda aktardığım bir iddia ile ilgili olarak, “Hizmet hareketinin önümüzdeki seçimlerde kurulacağı iddia edilen CHP/MHP koalisyonuna destek vereceği iddiasının asılsız olduğu” mesajını gönderdiler.. Bilgilerinize.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.