Direnen CHP!
Dün CHP’den bahsetmiştik. Bahsi değiştirmeyelim!
CHP öldü! Teşhis: Serbest seçimler, demokrasi…
Tek parti idareleri için bu kesin olarak ölümcül bir hastalık. Tecrübe eden gidiyor. Bugüne kadar CHP’den başka tecrübe eden de olmadı, bildiğimiz kadarıyla.
Hangi diktatör rahat koltuğu bırakır? O bıraksa, etraf asla bırakmaz. Çünkü bütün diktatörlerin etrafı bir menfaat şebekesi tarafından kuşatılmıştır.
CHP bunu yaptı. Hata etti! (Tabii kendi açısından) Aslında başka türlü de yapamazdı. Çünkü Lozan’da atılan düğümler bunu mecbur ediyordu. Batı dünyasının, ABD’nin serbest seçim ve demokrasi tavsiyesi İnönü için vazgeçilmez bir buyruktu. Sovyetlerin komşusu bir Türkiye’nin tek partiyi uzun müddet taşıması mümkün değildi.
İlk provada eski alışkanlıklar hakim oldu, CHP 1946’da son defa kazandı. Fakat 1950’de gümbür gümbür gitti.
Gitti ama, gitiğinin farkına varmadı veya farkına varmamış gibi yoluna devam etti.
Şimdi, iki örnek önümüzde: Otuz yıllık bir diktatör, halk tepkileri üzerine koltuğu bırakmak zorunda kaldı. Buna dünya sistemi bir yıl dayanabildi. İçerideki sistemi harekete geçirdi. Şimdi Mısır tek partisi ölüm döşeğinden kalkmış, racon kesiyor.
Bu süreçte kaç katliam yaşandı?
Rüküda, secdede yüzlerce Müslüman katledildi. Gencecik çocuklar şehid edildi. Esma’yı kim unutur?
Bütün bunların içeridekiler açısından da, dışarıdakiler bakımından da bir önemi yok!
Önemli olan Mısır’ın eski yörüngesine oturması.
CHP’liler Mısır’dan ders alacak!
Fakat, çok geç! Dönünce uygulamaya dönüştürmesi hayal bile değil. Bu birinci ders. Zaten herkes birbirinden ders alıyor.
CHP’nin ikinci örneği Şam kasabı…
Beşşar Mübarek’den yaman ders aldı. Hiçbir şekilde koltuğu bırakmadı. Dünya oyalama tarihine geçecek hamleler yaptı. Hayır demiyor, fakat hiçbir icraat yok!
Türkiye ile yapılan müzakereler… Ahmet Davutoğlu kaç kere Şam’a gitti. Günler geceler boyu konuşmalar, kaviller. Sonuç: Sıfır!
Türkiye Beşşar’la oyalanmaktan vazgeçti.
Türkiye’yi öne sürenler bir müddet sonra başka müzakereciler gönderdiler… Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri gibi…
Herkes Şam’a bir hışımla gidiyor. “Tamam” diyerek dönüyor. Fakat hiçbir şey değişmiyor.
Beşşar hancı, bunlar yolcu…
Son olarak kimyasal silah denetçileri Şam’da idi. Onlar oradayken meşhur katliam oldu. Tam zamanı: Hadi gerçek ortaya çıksın. Fakat Şam kasabı, heyeti alandan uzaklaştırdı.
Suriye kırım ve yakımı üçüncü yılında mı?
Üç yıl ne çabuk geçti. Kimbilir daha kaç üç yıl geçecek?
Beşşar bunu yapar!
O CHP örneğini biliyor, Mübarek örneğini de. Elbette Kaddafi, Bin Ali de var.
Dünya kandan sormuyor, hatta artık kimyasal silahtan da sormayacak. O günlere geldik.
Güya ABD müdahale edecekti. Esed’i cezalandıracaktı. Bu sefer Kremlin devreye girdi. Şam kimyasal silahları Birleşmiş Milletlere devredecek!
Buna inanalım mı?
Beşşar kaçıncı defa ipten dönüyor.
O ipten döndükçe ülkede on binlerce kişi katliama uğruyor, binlerce yapı yerle bir oluyor. Artık çetele tutmak mümkün değil. Belki de sağlam binaların, yaşayan insanların sayısını vermek daha doğru.
Ve CHP Kahire’den sonra Şam’a gidecek…
Niçin?
Rivayet muhtelif…
CHP, 1950’de kendisi açısından ölümcül bir hata yaptı. Şimdi bu hatalara düşmeyen örnekleri yokluyor.
Bunlardan bir diriltici iksir edinme umudu var belki!
CHP’nin çaresizliği bu raddelerde!
Baas “diriliş” demek. CHP’nin baası mümkün mü?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.