Başörtüsü yasağı bitti diyenlere sunarım
Bir mektup. Pırıl pırıl genç bir dimağın yazdığı iç acıtan mektup. Onu paylaşacağım sizinle. Üniversite yerleştirme sınavında ilk 600’e girecek kadar “beyin”li bir genç kızdan gelen esef dolu mektup. “Maalesef” diye başlıyor ve şöyle devam ediyor: “Bir başarısızlık hikayesi benim yaşadığım. Lisede başarılı bir öğrenciydim, bilim olimpiyatlarında ulusal çapta madalya almıştım… Üniversitesi’ni burslu kazandım. Mühendislik fakültesine girdim, istediğim bölümü okuyabilirdim. Mühendisliği seçtim ve severek okudum. Aynı yerde aynı bölümde yüksek lisansı da tamamlayıp mezun oldum. Doktora için yurtdışında başvurduğum yerlerden kabul alamadım. Türkiye’de doktora yapsam da bilimsel/akademik anlamda daha fazla birşey öğrenemeyeceğimi düşündüğüm için, psikolojik olarak yorgun hissettiğim için ve doktora da asistanlık yaparken başımı açmak zorunda olduğum için ‘bari bu noktadan sonra bildiklerimle bir işe yarayayım, nasıl olsa başörtüsü sorunu eskisi kadar sert değil ve ben de büyüdüm, artık ‘bir açık bir kapalı’ bir hayat istemiyorum’, diyerek iş aramaya başladım. O meşhur örtü sorununun çözüldüğü efsanesi beni de etkisi altına almış o zamanlar.
İlk gittiğim iş görüşmesinde kantin görevlisi kadın bana şöyle dedi: ‘Siz buraya nasıl geldiniz buraya çaycı bile almıyorlar başörtülü!’. O zaman çok iyimser olduğum için umudumu pek etkilemedi bu sözler ancak mülakat yapacağım müdür kantine girdiğinde önce bana fazla dikkat etmeden önümden geçti, ancak kantinde başka birini göremeyince biraz da tereddütle adımı söyleyerek ‘siz misiniz?’ dedi ve evet cevabım üzerine ilk defa yüz ifadesindeki o değişimi gördüm. Sonucu baştan belli olan mülakatı yaptık ve benim o iş için ne kadar uygun bir eleman olmadığım üzerine epey açıklamalar dinledim.
Sonraki iş görüşmelerimde de benzer tepkiler aldım. Bir danışmanlık şirketinde ‘Muhafazakar bir aileden geliyor gibisiniz, bizim çalışma tempomuza ayak uydurabilecek misiniz, akşamları buralar çok karışık olur’ dediler. Ben üniversite mezunu olduğumu kimi zaman gece geç saatte servisle okula gittiğimi, modern hayatın nasıl birşey olduğunu bildiğimi söyledim. Bana bir case stüdy vereceklerini ve onlara bir sunum göndermemi söylediler. Case stüdy konusunda çok şanslıydım çünkü sunum hazırlamam için verdikleri konuda (enerji) uzman bir arkadaşım vardı. Bana en güncel verileri nereden alabileceğimi gösterdi, nasıl bir plan hazırlamam gerektiğini gösterdi, o arkadaşımda bir gün bir gece kaldım ve sürekli feedback alarak sunumumu hazırladım. Elimden gelen herşeyi yapmıştım ve içim çok rahattı. En azından başörtülü olduğum için ismimi direk silmediklerini düşünüyordum ve mutluydum. Elbette o sunumu gönderdikten sonra bana hiç geri dönmediler, birkaç kez aradığımda geri döneceklerini bildirdiler sadece. Bugün bakınca beni sadece oyaladıklarını daha açık seçik görebiliyorum. Hiçbir danışmanlık şirketi başörtülü çalışan almaz. Onların hep müşterileri vardır ve müşterileriyle muhatap olacak yüzlerin müslüman bir imajı olmamalıdır. Ama çaresizlik işte.
Merter’de bir tekstil firması ‘patron’u ayda 900 liraya sekreter/yönetici asistanı olarak işe alabileceğini, boş durmaktansa cep harçlığımı çıkarabileceğimi söyledi ve ertesi gün orada bir gün çalıştım. Fakat elbette bu seçenek benim için en kötüsüydü. Kasiyerlikten daha küçük görülen bir iş sekreterlik. Babam bu işe devam etmeme izin vermedi, seni bunun için okutmadık dedi. -Artık ne için okuduğumu ben de bilmiyorum gerçi.- Ertesi gün patronu telefonla aradım, gelmeyeceğimi söyledim. Bana zaten acımış olduğunu ama benim nankör olduğumu söyledi. Bu patron gibi insanların zihniyeti maalesef başörtü mücadelesine çok ama çok zarar veriyor.”
Bitmedi, devam edeceğiz inşallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.