İrtihalinin 54. Yılında Süleyman Efendi HZ.
Son devrin büyük İslam âlimi ve Kur’an kursu faaliyetinin öncülerinden Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri 54 yıl önce 16 Eylül 1959 Çarşamba günü hakka yürümüş ve ebedî âleme irtihal etmişti.
20.asra damgasını vurmuş, ilim-irfan hayatımıza çok büyük hizmetleri geçmiş ve binlerce öğrenci yetiştirmiş olan o büyük zatı rahmetle, minnetle, hasretle ve dualarla yâd ediyoruz. Cennet mekân üstadımız nur içinde yatsın.
1888 yılında o zaman Osmanlı toprağı olan Silistre’de dünyaya gelmiş olan Süleyman Efendi; Hocazadeler olarak bilinen asîl bir aileden gelmekte ve kökü Sultan Fatih zamanının Tuna Hanı olan İdris beye dayandığı için Tunahan soyadını almış bulunmaktadır. İdris Bey aynı zamanda Fatih’in eniştesi muhterem bir zattır.
Süleyman Efendi ilk ve orta tahsilini Silistre’de yaptıktan sonra, Yüksek tahsilini tamamlamak üzere babası Osman Fevzi Efendi tarafından İstanbul’a gönderilmiş ve Fatih Dersiâmlarından Bafralı Ahmet Hamdi Efendiden birincilikle icazet almıştır.
Daha sonra ihtisas yaparak yükselmek üzere, Dâru-l Hilâfeti-l Âliyye Medresesi yüksek kısmını bitirip, Tefsir ve Hadis şubesinde ihtisasını birinci derece ile tamamlamış, aynı zamanda giriş imtihanını birincilikle kazandığı Medresetü-l Kuzat (Bugünkü hukuk fakültesi) dan da mezun olarak devrinin aklî ve naklî muhtelif ilimlerini tahsil etmiştir.
Ülkemizde Tevhid-i Tedrisat kanunu ile medreselerin kapatıldığı, devrimlerin sürdüğü, dînî tedrisatın yasaklandığı baskıcı ve yasakçı dönemde; din adamlarının sindirilip korkutulup hatta birçoğunun idam edildiği günlerde korkmadan yılmadan, vaaz ve irşad faaliyetiyle birlikte Kur’an tedrisatına devam etmiş, tüm zorluklara rağmen binlerce öğrenci yetiştirmiştir.
Süleyman Efendi İlâhî takdir ile Seyyidler zincirinin 33.halkası olduğu için; Mürşid-i Kâmil olarak mâ’nevi himmet ve tasarrufla, Enbiya mirası bu ilimleri yeni nesillere hızlı ve pratik şekilde öğreterek dinin ihya ve tecdidine çok büyük hizmet etmiştir. O olmasaydı belki bugün bu güzel inkişaf tablosu olmaz, karanlıklar içinde kalabilirdik.
Süleyman Efendi Hazretleri talebelerine ilk ders olarak; sırf Allah rızası için okumak ve okutmak gaye ve şuurunu öğretmiştir. Dinde fahrî hizmet anlayışı onun ve talebelerinin bariz vasfıdır. Sık sık öğrencilerine “Enbiya mirası olan bu ilimler,dünyevî gayeler için okunmaz.” Der ve şöyle devam ederdi:
“Evlatlarım! Sizler Allah’ın memuru, Resûlüllah’ın memuru, Kitabullah’ın memuru, Dinin memuru ve Füyûzat-ı İlâhî’nin tevzi memurlarısınız. Yegâne vazifeniz batağa düşmüş olan ümmet-i Muhammedin evlâdını bataklıktan kurtarmaktır. Gaye rıza-i İlâhî’dir.”
Tez zamanda çok talebe yetiştirip hizmete göndermek için geceli gündüzlü adeta fasılasız ders okutarak üç veya dört yıl içinde sarf, nahiv, mantık, belagat, fıkıh, usul-ü fıkıh ve akâit derslerini tamamlatan Süleyman efendi 15-16 yaşlarında gençleri vaaz kürsülerine çıkarıyor ve bülbüller gibi şakıyorlardı.
Ondan ve onun talebelerinde ilim ve feyz almış birisi olarak ben de 15.5.1963 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığında açılan Vâizlik imtihanı sonucunda Vaizlik Vesikası aldığımda henüz 16 yaşındaydım ve kürsüye çıktığımda sadece başım görülüyordu. O günlerde bazı basın organlarında haber olarak “Türkiye’nin en genç vâizi 15 yaşında.” Başlığıyla resimlerim ve haberler yayınlanmıştı.
Binlerce gencin hızla yetiştirilip irşad ve tedrisat faaliyetine girişmesi milletimizi ve tüm İslam âlemini çok etkilemiştir. Bu tamamen Hz.Üstazın eseri ve onun kerametidir. Mevlâ cümlemizi onların yolunda dâim ve şefaatlerine nâil eylesin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.