Stalinin şakirdi
Gürcistanda yaşananların Stalinin, zamanında koyduğu saatli bombaların patlamasından ibaret olduğunu biliyor muydunuz? Putin, Stalinin levâzımatçısı gibi. Onun geride bıraktığı ganimetlerini topluyor. Geride bıraktığı kasıtlı problemlerden Rusya için çıkar devşiriyor. Durumdan vazife çıkartıyor. Şayet Machiavelli günümüzde yaşasaydı muhakkak Putinin kılığında olur veya öyle dolaşırdı. 11 Ağustos 2008 tarihli el-Hayat gazetesinde yer alan Rusyanın pragmatik politikalarıyla ilgili bir makaleyi okuyunca yeni Rus liderlerinin şeytanın pabucunu dama attığına kesin kanaat getirdim. Adamların Rus çıkarlarından ve onun da özelinde kendi çıkarlarından başka hiçbir kutsalı yok. Elbette Saakaşvili özensiz davrandı. Yanlışları vardı. Batıya çok güvendi ve boşluğa yuvarlandı. Bununla birlikte, Güney Osetyaya yönelik ateş yoğunluğu ve keskinliği bir tarafa bırakılacak olursa, Güney Osetya, Rusların değil nihayetinde Gürcülerin bir iç işi. Bununla birlikte, Saakaşvili Osetleri ve Abhazları Ruslara kaptırmayacak ince bir siyaset güdebilir ve onları Rusların elinde kendisine karşı bir rehine ve koz durumunda bırakmayabilirdi. Elbette bu da kolay değildi. Ruslar baştan beri Kafkaslarda böl-yönet ve şantaj politikası izliyorlar. Sözgelimi, Yukarı Karabağ, Azerbaycana karşı sürekli olarak Rusların ellerinde tuttukları kâh bir koz kâh bir maşa oldu. Azerileri ellerinde oynatmaları ve uzağa gitmelerine mani olmak için Yukarı Karabağı açık bir yara halinde bıraktılar. Ne zaman Azeriler Moskova ekseninden kayma emaresi gösteriyor bu defa Yukarı Karabağlı kuklaları veya Ermenileri oynatmaya başladılar. Harekete geçirdiler. Bunun sonucunda Azerbaycan hep Rusyayı ve çıkarlarını dikkate alan ve gözeten politikalar izlemeye zorlandı. Yukarı Karabağ, Demoklesin kılıcı gibi başında duruyordu. Dikkat edilecek olursa Yukarı Karabağ ve Güney Osetya sorunlarının Sovyetler Birliğinin çöküş trendinde hortlaması bir tesadüf eseri değildir. Ruslar bu meselelerle Gürcistan ve Azerbaycanın manevra alanını kontrol altında tutuyordu. Bu problemlerle bu ülkeler Rusya ekseninde tutulmaya çalışıldı. Bunun sonucunda hem Azerbaycan hem de Gürcistan, ilişkilerini çeşitlendirmek babından Batıya ve özellikle de İsraile yaklaştılar.
***
Fakat gelinen noktada güvendikleri dağlara kar yağdı. Bütün başkentler zor zamanda Gürcistana sırt çevirdi. Bir iki efelenmeden sonra neoconların süngüsü düştü. Avrupa ise kendisine aşırı şekilde güvenen ve bu güveniyle de krizleri besleyen Saakaşviliden hayli bıkmış ve sıdkı sıyrılmış durumda. Bir de hem İsrail hem AB hem de ABD, İrana izlenecek politikalar konusunda Rusyayı etki alanından uzaklaştırmak istemiyorlar. Ayrıca AB enerji istikrarsızlığından korkuyor. Zira doğalgazının yüzde 40ını Rusyadan karşılıyor. Maalesef Avrupa açısından bu büyük bir zafiyet. Kaldı ki, Rusya zaten dış ve çevre politikalarını enerji politikalarına ayarlı şantaj üzerine kurmuş durumda. Bilindiği gibi Ukrayna ile arasında kriz çıkınca hemen doğalgaz silâhına başvurmuştu. Dolayısıyla İsrail, AB ve ABD açısından baktığımızda, Gürcistanın büyük çapta yalnızlık içine düştüğünü ve gark olduğunu ve kendi başının çaresine bakmakla karşı karşıya kaldığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
***
Küçük Stalini doğuran Bushun şeytanî politikaları olmuştur. Rusyayı yeniden dünyanın başına musallat etmiştir. Bush İslâm dünyasına yönelik topyekün bir saldırı hamlesi ve stratejisi benimseyince Rusya büyük bir basınçtan kurtulmuş ve eli kolu serbest kalmıştır. Yine aynı saldırının dolaylı sonuçlarından birisi olarak enerji fiyatlarında (petrol ve doğalgaz) aşırı yükselme Rusyayı zıplatmış ve yerinde duramaz hâle getirmiştir. Amerikan savaşlarıyla yeterli zamanı ve enerjiyi devşiren cin bir kere şişeden çıktı ve ABDye karşı ilk karşı hamlesini Gürcistanda yaptı. Bundan böyle Rusya-ABD hattındaki gerilim umulur ki, İslâm dünyası üzerindeki basıncı hafifletir. Bu defa da basınçtan kurtulacak olan İslâm dünyası jeopolitik olarak sıçrama dönemine geçer. Gürcistan meselesi Batı açısından muhakkak bir kayıp, Rusya açısından da muhtemel bir kayıptır. Buradaki gerilim hattıyla birlikte Rusya yeniden bir yıpranma dönemiyle karşı karşıya kalabilir. Rusya bundan kaçınmak istiyor ama bir kere güven unsuru yıkıldı. Rusya Gürcistana askeri müdahaleden sonra bir de siyasî müdahalede bulundu. önce telefonda Ricea, Saakaşviliyi çekin diyen Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Halilzadın bu konuşmasını ifşa etmesinden sonra talebini alenileştirdi. Bu özrü kabahatinden büyük bir tutumdur. Rusya son davranışlarıyla Güney Osetya ve Abhazyada kalıcı olduğu mesajını vermiştir. Rusyanın iki yüzlü ve samimiyetsiz tutumlarını ortaya koymak için Lavrovun bu yöndeki bir iki ifadesine bakmak yeterli. Saakaşviliyi devirme gibi bir niyetlerinin ve planlarının olmadığını ileri süren Lavrov, Bizim geleneklerimizde birini devirip, yerine başkasını tahta oturtmak yok demektedir. Oysa ki; bu red ve inkâr politikasının gerçek olduğunu çeçenistandan hatırlıyoruz. Ahmet Kadirov derken sonunda Ramazan Kadirovu tahta geçirmişlerdi. Bu tam da Kremlindeki tiyatroya benzemiştir. Putin çeçenistanda Ramazan Kadirov benzeri Kremlinde de kendi emrinden çıkmayacak bir emred siyasi mürahiki (yetişkin olmayan) tahta geçirmiştir. Kendisi de vasi olarak ülkeyi bir sonraki cumhurbaşkanlığı dönemine kadar idare edecektir. Sonrası Allah kerim. Putin bebe siyasetçilerden çok hoşlanıyor. Kendisini dinlemeye meraklı olduklarından mıdır acaba?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.