Va İslamah
‘Va İslamah’ Moğollar karşısında tarihin çığlığıdır. Bu çığlığı atan şahsiyet de tarihin seyrini değiştiren ve İslam’ın son kalesini savunan Muzaffer Kutz’dur. 1260 tarihinde Moğollar karşısında Aynu’l Calut mevkiinde tarihin seyrini değiştiren bir savaş yaşanır. Mısır İslam’ın son ordusu ve mevkii Müslümanların son mevkiidir. İslam ordusu savaş sırasında sarsıntı geçirir ve bunun üzerine ordu safları arasından bir çığlık duyulur: Va İslamah. ‘Yetişin, İslam elden gidiyor’ manasına bir çığlık. Bu çığlığın ilk sahiplerinden birisi Hazreti Peygamberdir. Bedir Harbi sırasında Hazreti Peygamberimiz şöyle dua ve niyaz etmiştir: Allahümme in tehlik hazihi’l isabetü la tu’bed badehe ale’l ard…” Allahım bu topluluk mağlup olursa bir daha yeryüzünde Sana ibadet edilmez….” Bu topluluğun ve ordunun helak olması halinde bir daha yeryüzünde secdeye yüz sürülmeyeceğini ifade etmiştir. Peygamberimizin izinden giden Yahya Kemal Beyatlı da aynı ruhla Kurtuluş savaşında şu ifadeleri terennüm etmiştir:
“Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi
Senin uğrunda ölen ordu budur yâ Rabbi
Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın
Gâlip et çünkü bu son ordusudur İslâm’ın”
Hassan İbni Sabit gibi Peygamberimizin birçok şairi vardır ve bunların görevi savaşlarda müminleri azmettirmek ve coşturmaktır. ‘Harridi’l müminin/Müminleri coştur’ emrine imtisal eden bu şairler İslam ordusu saflarını zinde tutmaktadır. Bunu bazen şairler, bazen alimler bazen de bizzat komutanlar yapmaktadır. Aynu’l Calut kader savaşında ‘Va İslamah’ çığlığıyla Muzaffer Kutz Müminlerin yüreklerini hoplatmıştır. Mücahitler bu çığlıkla kendilerinden geçmişlerdir. Ve son bir gayretle Moğol ordusunu darmadağın etmişlerdir.
Allame Yusuf Karadavi 22 Kasım tarihini Aksa günü ve Aksa’ya sahip çıkma günü ilan etmiştir. Karadavi’nin bu çağrısının amacı, bu kutsal davanın sahipsiz kalmasını engellemek, bilinçleri harekete geçirmek ve istismarcılarına da geçit vermemektir. Bu istismarcı ülkelerden birisi, Ramazan ayının son cumasını Kudüs Günü ilan etmekle birlikte Kudüs’ün kurtuluş sürecini ümmetin içine soktuğu tefrika ateşi ve katliamlar ile kısaltacağına, uzatmıştır.
Devrimin üzerinden 35 yıl geçmesine rağmen Müslümanlar Kudüs’e yakınlaşmak yerine daha da uzaklaşmıştır. Karadavi bunu ve benzerlerini söylediği için, kendisine Muhtar Ordusu namını veren mezhep milislerince hedef haline getirilmiş; kendisini bulamayınca da gölgesine ateş etmişlerdir. Muhtar Ordusu adındaki kin ordusu Karadavi’nin açıklamalarına kızarak Suudi Arabistan sınırlarını bombalamıştır! Katar’a ulaşamayınca Suud’a uzanmışlardır. Adeta ‘bulduğumuzu bombalarız’ mesajı vermişlerdir. Yahudiler meş’um emellerini gerçekleştirmek için var güçleriyle çalışırken Karadavi Müslüman yöneticilerin halklarını bastırmakla meşgul olduklarını hatırlatmaktadır. Onun ötesinde Mısır’da Sisi ile birlikte Gazze yeniden çifte kuşatma altına alınmıştır.
*
Karadavi’nin şikayet ettiği gibi Kudüs meselesine yabancılaşan sadece yöneticiler zümresi değil. Halkımız da veya Müslüman halklar da öyle. Onlar da spor müsabakalarına Kudüs’ten daha fazla ehemmiyet veriyorlar. Ahmet Sowayan isimli Arap yazar ümmetin de davasına sahip çıkmadığını ve kendisini eğlenceye verdiğini ve kaptırdığını ifade etmiştir. Bugün belaların büyüklüğü sorumluluk bilincinin azlığıyla mütenasip bir haldir. İbni Teymiye Furkan isimli risalesinde Moğol belasının nedenleriyle alakalı olarak şunları yazmıştır: “Nifak ve bidatlar ve fucur hali yaygınlaştığında belalar da gece karanlığı gibi üzerimize çökmüş ve yağmıştır. Allah, düşmanlarını üzerlerine musallat etmiş ve Şam, Cezire gibi yerler işgalleri altına girmiş ve Şam sahasındaki kaleleri birer birer ele geçirmişlerdir. Dördüncü yüzyılın sonunda Beytül Makdis’i ele geçirmişler ve ardından da Şam’ı kuşatmışlardır. Şam ahalisi münafıklar, kafirler ve mülhitler arasında en kötü vaziyette kala kalmıştır…”
ISAV’ın düzenlemiş olduğu Selefilik toplantısında konuşan Ali Muhyiddin Karadaği günümüzdeki ahvalin ve Müslümanların durumunun Moğollar ve Haçlılar döneminden daha beter olduğunu ifade etmiştir. Adeta Müslümanlar bela sağanağıyla karşı karşıya kalmışlar. Lakin bu kendi elleriyle kazandıkları bir sonuçtur. İbrahim Suresi 46’ıncı ayette Allah İslam düşmanlarının hilelerinin ve desiselerinin dağları yerinden oynatacak derecede olduğunu ifade etmektedir: ‘Filhakıka onlar tuzaklarını kurdular, Allah undinde de onlara tuzak var, isterse onların tuzak ve hileleri dağları yerinden oynatacak olsun.’ Karadavi ve Karadaği’nin ifadesiyle, Müslümanlar açısından asrımız Moğollar ve Haçlılar döneminden daha zor ve karanlık bir döneme tekabül etmektedir.
Karadaği’nin ifadesiyle cehalet, hastalık ve fakirlik ümmeti kemiriyor. Bu hastalığın mühim bir kısmı manevidir. Şahsiyetini kaybettiğinden dolayı Müslüman dostunu ve düşmanını tanıyamamaktadır. Yahudiler Mescid-i Aksa’yı ilhak etmek isterken, biz kendi kendimizin neden olduğu belalarla boğuşmak durumunda kaldık.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.