Dershane Kavgası
Asırlarca önce Kerbelâ’da yaşanan kardeş kavgasının acılarını yüreğimizde hissettiğimiz muharrem ayında, yeni bir kardeş kavgası başlamıştır. Ortak yanları çok fazla olan ve aynı değerleri paylaşan mü’min kardeşler, bir noktada ayrıldıkları için adeta boğaz boğaza gelmiş, mezbûhane savaşmaktadırlar.
Tabiri caiz ise, kılıçların çekildiği böyle bir ortamda, yıllarını eğitim hizmetlerine adamış, binlerce öğrencisi olan bir eğitimci olarak, yangını körüklemek ya da seyirci kalmak yerine, kavgayı durdurmak ve yangını söndürmek için bir kova su dökmek kabilinden düşüncelerimi belirtmek isterim.
Hükûmetin ve hizmet erbabı dershaneci kardeşlerimizin samimiyet ve iyi niyetinden hiç şüphem yoktur. Hükûmet pek çok alanda özellikle sağlık ve yargı gibi önemli alanlarda yaptığı ciddi reformlarla nasıl düzen ve başarı sağlamış ise, aynı şekilde eğitimde ikircikli, karışık ve karmaşık durumu düzene sokmak ve ıslah etmek istemektedir. Karşı taraf da dershanelerin bir ihtiyaç olduğu tezinde haklı ve samimîdirler.
Her kes bilmektedir ki; dershaneler ve benzeri kurumlar, okulların ve öğretmenlerin yetersizliğinden, daha açık bir ifadeyle başarısızlığından dolayı alternatif bir çözüm olarak doğmuştur. İsterseniz bozuk eğitim sisteminin sonucudur diyebilirsiniz. Bu kurumlar yararlı hizmetler görmüş ve binlerce gencimiz bu sayede başarı grafiğini yükseltmiştir.
Ancak son yıllardaki dershane enflasyonu, abartılı reklamlar ve büyük paralar ödenerek gençlerimizin yarış atına dönmeleri ve hatta biricik evladı için dişinden tırnağından artırıp yemeyip içmeyip dershanelere para yetiştirmeye çalışan yoksul ailelerin acıklı hikayeleri, icra takipleri, intihar olayları artık alarm vermiş, haklı olarak buna bir neşter vurmak üzere hükûmet hareke geçmiştir.
Çok kararlı görünen ve birkaç yıldır bunu seslendiren, istişareler yapan sayın başbakanın, seçimler öncesi kritik bir dönemde zamanlamayı bilemeyecek deneyimsiz birisi değilken, böylesi köklü bir eğitim reformunda ısrar etmesi, samimiyetini ve dava adamı olma özelliğini göstermektedir. İktidar bu tutumuyla halkın yararına hayırlı bir iş yaptığına inanmaktadır. Bence de bu karmaşık, ikircikli eğitim ucubesi düzeltilmelidir.
Ülkemizde un var, yağ var, şeker de var. Usta eğitimcilerimiz de ihlas ve samimiyetle çalışıp helvayı yapabilirler. Nasıl ki, sağlık reformuyla hastaneler düzene girmiş, bazı doktorların muayenehane soygunu bitirilmiş ise, eğitimin de tek çatı altında ciddi ve düzenli bir şekilde yoksul vatandaşın da eşit yararlanacağı yapıya kavuşturulması gerekmektedir.
Kimilerinin zannettiği gibi, ortada derin yönetim kavgası yoktur. Reform gayretleriyle, mağduriyetleri yüzünden buna direnen ve ya karşı çıkan cemaat ve guruplar var. Bu durumda kavga değil, diyalog ile ülke hayrına en iyi yöntemi bulmak için, Hükûmete yardımcı olmak gerekir. Zira iktidar milletin emanetini yüklenmiş sorumluluk makamında ulü’l emr durumundadır.
Kur’an’da Nisa süresi 56.Ayette: “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin ve sizden olan Ulü’l emr’e (emir sahibi idarecilerinize) de itaat edin” buyurulmaktadır. Elmalı tefsirinde merhum Hamdi Yazır bu ayet hakkında uzun açıklamalar yapmıştır. Şöyle ki: “Mü’minler her nerede bulunursa bulunsunlar Allah’a ve Resulüne karşı itaatsizlikten sakınmak ve aynı zamanda kendilerinden olan idarecilere itaat etmeleri ve tağutlara boyun eğmemeleri gerekir…” Hatta bazı hadis-i şeriflerde yaratana isyan olmadığı sürece hatalı işlerde dahî itaat gerektiği rivayet edilmiştir. Zira hatanın hesabını emir makamındaki kişiler verecektir. İnanıyorum ki, sabır ve itidal ile en isabetli çözüm bulunacaktır.
Not:Bir önceki yazımda Hz.Ümmü Habibe validemiz yerine, sehven Hz.Aişe validemiz yazılmıştır. Düzeltir,özür dilerim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.