CHP+Ordu=İktidar
Türk demokrasisindeki en büyük açmaz, CHP’nin orduyu arkasına alarak politika yapmasıydı. 27 Mayıs’ta büyük halk kitleleri, Türkiye’deki antidemokratik siyaseti şu şekilde okumuşlardı: ‘CHP+Ordu=İktidar’.
Gerçekten de darbeler hep CHP’nin işine yarıyor ve CHP bürokrasisi, sandıktan çıkmamasına rağmen hâkimiyeti elinde tutmaya devam ediyordu. 27 Mayıs, tam bir CHP darbesiydi; 12 Mart’ta kurulan ‘Onbirler Hükûmeti’ de CHP’liydi; 12 Eylül’ün Danışma Meclisi de genellikle CHP’lilerden meydana geliyordu; nihayet 28 Şubat’ın yayınladığı ‘Batı Harekât Konsepti’nde, Org. çevik Bir, CHP’nin desteklenmesini istiyordu.
Dünkü Taraf Gazetesi’nde yayınlanan ‘Ordunun seçimlere müdahale plânı’ ise, esas itibariyle CHP’yi destekleme anlamına geliyordu.
Bu ittifaka zaman zaman yüksek yargı kuruluşları da katılıyordu.
CHP-Ordu İttifakı’nın son örneği, geçen yıl 27 Nisan Muhtırası’yla yaşandı ve yanına Anayasa Mahkemesi’ni de alan CHP, Cumhurbaşkanı’nı seçtirmedi.
Bu, CHP’nin Ordu’yu son istismarı oldu.
***
22 Temmuz Seçimleri’nden sonra CHP, Cumhurbaşkanı seçimine katılmayarak gerilimi tırmandırmaya devam etti. Ancak, bu konuda MHP’nin demokratik tavrı, CHP’nin oyununu bozdu, Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesiyle darbe beklentisine giren CHP, Büyükanıt Paşa’nın demokratik duruşu sonucunda hayal kırıklığına uğradı.
CHP’nin TSK ile ilk ciddî bozuşması, sınır ötesi operasyondan sonra, Hükûmet ile TSK’nın uyumunu hazmedemeyen Baykal’ın stratejik bir hatâ yaparak orduyu ağır şekilde eleştirmesiyle ortaya çıktı. Başbakan Erdoğan, bu tartışmaya taraf olmamış ve CHP ile TSK karşı karşıya gelmişti.
CHP, başörtüsü yasağının kaldırılması için yapılan Anayasa değişikliği sırasında da eski alışkanlığını sürdürerek TSK’yı müdahaleye çağırdı. Meslekî öğretim konusunda olduğu gibi, Genelkurmay’ın bir muhtıra yayınlayarak müdahale etmesini bekliyordu. Baykal’ın ‘Yok mu bir babayiğit?’ çağrısına TSK’dan cevap gelmedi ama Yargıtay Başsavcısı, AK Parti hakkında kapatma dâvası açmakta gecikmedi.
Baykal, bu dönemde de tahriklerine devam etti. Ulukışla’dan ulu kışlalara mesaj gönderdi fakat TSK tarafsızlığını korumaya kararlıydı.
CHP’nin bütün çabalamalarına rağmen, AYM, AK Parti’yi kapatmadı ve TSK’dan da beklenen müdahale gelmedi. Bu sükût-u hayaller neticesinde, CHP ile TSK’nın yolları ayrıldı. CHP, Grup Başkan Vekili vasıtasıyla TSK’ya, son bir yılda ikinci defa ciddî şekilde saldırdı ve cevabını aldı. Her ne kadar Genel Başkan Yardımcısı öymen, tevil edici beyanatıyla durumu düzeltmek istediyse de olan olmuş ve yarım asırlık ittifak bozulmuştu. Artık, denklem ‘CHP+Ordu=İktidar’ hâlini almıştı.
***
İnşallah fazla iyimser değilizdir. Lâkin, bu menhus denklemin bozulması, Türk demokrasisinin, içinde bulunduğu kısır döngüden çıkmasına ve rayına oturmasına yardımcı olacaktır.
önce, TSK siyasî taraf olmaktan çıkıp kendi yurt savunması görevine dönecektir. CHP istismarından kurtulan TSK’nın antidemokratik şekilde siyasete ağırlığını koyması keyfiyeti ortadan kalkacaktır.
Bu durum, Türkiye’de, temel hak ve hürriyetlerin geliştiği, bütün kurum ve kurallarıyla işleyen, eşitlikçi bir demokratik rejimin yolunu açacaktır.
Sırtını orduya dayamış bir CHP yerine, kendi ayakları üzerinde durmasını öğrenen ve kendisini yenileyen bir CHP, ya da bu mümkün olmazsa yeni bir sosyal demokrat parti yükselecektir.
Darbeler dönemi sona erecek ve millet iradesinin kayıtsız şartsız egemenliği sağlanacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.